Çanakkale’de saha araştırması yaptığım sırada bir akşamüstü Yahudilerin adet ettiği üzere kordon boyunda gezinti yapmaya karar vermiş ve bu gezintinin keyfini sürdüğüm sırada Aydın Bey ile tanışmıştım. Trakya Pogromu ile ilgili yaptığım saha araştırmasından haberdar olduğunu belirterek yanıma yaklaşmış ve aynını benim de yapmamı bekleyerek kendini tanıtmıştı. Tanışma faslını atlattığımızda kendisine hiç soru sormama gerek kalmadan Aydın Bey anlatmaya başladı.
Kendini ‘ayaklı Çanakkale tarihi’ olarak tanımlayan Aydın Bey 67 yaşında bir yerel tarihçiydi. Bana Çanakkale’ye dair her şeyi bildiğini söyledikten sonra Çanakkale Yahudi Cemaati’nden bilindik isimleri arka arkaya sayarak hepsini yakinen tanıdığını açıklamak istercesine hangisiyle aynı okula gittiğini, hangisinin Çanakkale’de nerede oturduğunu, ne iş yaptığını uzun uzun anlattı. Anlatısında Yahudilerden ‘onlar’ diyerek bahsetmesi benim bir grup olarak yalnızca onların durumları ile ilgilenmemden miydi yoksa onun onları “farklı” bir grup olarak düşünmesinden miydi? Bilmiyorum. Ama sık sık birinde gözlemlediği bir davranışı genel bir Yahudi davranışı olarak tanımlamaya olan eğilimi, ikinci tespitimin daha doğru olacağını düşündürmüştür bana hep.
Yahudilerden Bahsederken ‘Cimrilik’
Aydın Bey’e göre Yahudiler kendi içlerinde yaşayan, çoğunlukla kendi aralarında görüşen, Türklerle çok içli dışlı olmayan insanlar. Yahudilerin ticarette başarılı olmalarının özellikle üzerinde duran Aydın Bey de sohbet etttiğim Trakyalı pek çok Müslüman/Türk gibi Yahudilerin cimriliğine değinmekten kendini alıkoyamıyordu; “Biz bayramdan bayrama ayakkabı alıyorsak, onlar bir temiz bir gündelik ayakkabıyı giyer, onu da tamir ettirir, ettirir yıllarca kullanırlar. Öyle haydi bu eskidi atalım demezler. Zengini bile böyledir yani”.
Yahudiler hakkındaki fikirlerini, zihnindeki imajlarını ve şehrin Yahudileri ile geçmiş zaman hatıralarını uzun uzun dinledikten sonra artık merak etmeye başlamıştım. Her şeyi ben sormadan, üstelik onu yargılar mıyım diye düşünmeden tüm açıklığıyla anlatan Aydın Bey, acaba 1934 Trakya Olayları hakkında ne diyecekti? Dayanamayıp sorduğumda aldığım cevabın ‘evet biliyorum’ olması beni bir hayli şaşırttı. 1934’te tüm Trakya’da Çanakkale dahil Yahudilerin istenmedikleri için kötü muameleye maruz kaldıklarını doğruluyor; ama bir yandan da olanları haklı bir tepki olarak yorumluyordu. Aydın Bey 1934 Trakya Olayları’nı anlattı:
Aydın Bey’in Pogrom’u Anlatışı
Cumhuriyet daha taze bir fidanken Yahudi gibi Rum gibi unsurlar göze diken gibi batmış haliyle. Onlar, gayrimüslimler haliyle dindaşları olan düşmanlarımıza daha yakınlar. Ben olsam bir Müslüman’a mı Hristiyan’a mı yardım ederim müşkül bir durumda? Pek tabii önce Müslüman gelir. Değil mi? Aynı terbiye aynı ahlak neticede. Onlarda öyle yapar zaten. O zamanlarda da durum böyle. Yahudi Yahudiyle, Rum Rumla, Türk Türkle ilişki içinde. Komşuluk da öyle ticarette öyle. Yahudiler Türklerden alışveriş yapmaz mesela. Yahudiler dışında da pek gayrimüslim yok zaten Trakya’da benim bildiğim. Zamanında Rumlar da varmış. Mübadele falan gitmiş tabii onlar…
Ayrıca Trakya mühim kıymetli bir bölge. Düşmana en açık yer. Dünya savaşında en çok kaybın verildiği yer. Bunlar orada istenmiyor. Kim nedir bilmem tabii ama halk genel olarak istemiyor. Tehdit ediyorlar, gerginlik yaratıyorlar. ‘Öldürürüz sizi’ diye korkutuyorlar. Hepsi o. Onlar da haliyle can korkusu kaçıyorlar. Kısa sürüyor olaylar. Dağlardan, köylerden inenler de oluyor. Onlarda evlere hırsızlık için giriyorlar. Mal kaybı oluyor tabii. Devlet de hırsızlığa durdurmak için olaylara el koyuyor. Sonra Yahudiler dönüyor. Ama hepsi kaçmıyor zaten. Benim bildiğim bu. Çanakkale’de de diğer yerlerde de durum böyle. Bir takım aşırılıklar olmuş tabii. Ama burada olmadı diye biliyorum. Vicdanlıdır buranın halkı yapmazlar. O yüzden buradan göç eden yok diye biliyorum bu olaylarla. Ama sonraları kendiliklerinden göç ettiler. Kendi rızalarıyla satıp savıp gittiler yıllar içinde. Bugün az kaldılar ama bak hala gelip giderler özgürce. İstenmeseler kötü muamele görseler gelirler mi?”
Aydın Bey, olanları Yahudilerin gayrimüslim olmaları sebebi ile düşmanla işbirliği yapabilme kaygısı ile açıklıyor, yaşananları böylece haklı göstermeye çalışıyordu. Kafasındaki Yahudi imajının dogmatik ve ezberci bir söylemin tekrarı olması gibi 1934 Trakya Olayları ile ilgili fikirleri ve açıklaması da devlet ezberinin bir kopyasıydı. Yahudilerin bugün Çanakkale’de sayıca azlıklarını bu ve benzeri vakalar ile ilişkilendirmekten kaçınıyor ve göçlerini gönüllü bir göç olarak algılamayı tercih ediyordu. Ona göre Yahudiler Çanakkale’de istenmeseler, kötü muamele görseler bugün hala Çanakkale’yi ziyaret ediyor olmazlardı. Oysa Çanakkale’yi ziyaret etmenin, rüzgarına yüzünü dönmenin, sokaklarında gezmenin onlar için belki de yalnızca yıldan yıla yapılan bir ibadet gibi olduğundan habersizdi.
Diğer tanıklıklar için: 1934 Trakya Pogromu
[…] Aydın Bey Anlatıyor: “Bugün az kaldılar ama bak hala gelip giderler özgürce. İstenmeseler … […]