Arşiv Makaleler

Ephraim Hofstaedter Elrom ve Eichmann’ın yakalanıp yargılanması sürecindeki rolü

Kaynak: Şalom ve Şalom

Ephraim Hofstaedter Elrom, İsrail Başkonsolosu olarak yaşadığı İstanbul’da Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (THKP-C) tarafından kaçırılarak 22 Mayıs 1971’de öldürüldü. Elrom, Holokost’un mimarlarından sayılan Adolf Eichmann’ın yakalanıp yargılanması sürecinde rol oynamış biriydi.

Onu kaçıranların “Ortadoğu halklarının baş düşmanı Amerikan emperyalizminin maşası Siyonist İsrail’in Türkiye Başkonsolosu ve de ülkemizdeki Siyonist hareketlerin organizasyonunda önemli rolü olan Ephraim Elrom”1 dedikleri ve toplumsal hafızada da bazen İsrail Başkonsolosu olduğu bile bilinmeden ya da söylenmeden ‘İsrail Güvenlik Görevlisi’, hatta ‘Siyonist Ajan’ diye anılan Ephraim Elrom kimdi?

Ephraim Hofstaedter Elrom ve kamusal politik kimliği

Ephraim Fiszek Hofstaedter, 1911’de Polonya’nın Stanislau şehrinde muhafazakâr bir Alman Yahudi ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yahudi izci hareketi Menorah’a katıldı. Liseyi bitirdikten sonra mühendislik eğitimi almak için gittiği Prag’dan 1937’de ayrılıp Filistin topraklarına göç etti. 1937 – 1948 yılları arasında İngiliz idaresinde polis olarak çalıştı. Ukrayna doğumlu Elsa Dibring ile evliliğinden 1941 yılında oğulları Gideon dünyaya geldi. Polonya’da kalan anne-babası Regina ve Elias Hofstaedter ve kız kardeşi Levka Hofstaedter, Holokost sırasında öldürüldü. İsrail Devleti’nin kurulmasından sonra önce baş komiserlik, sonra da Polis Akademisi Başkanlığı yaptı.2 Mayıs 1960’ta Eichmann, İsrail’e getirildiğinde Tel Aviv Emniyet Müdürlüğü yapıyordu. 1967 yılında, üniversite öğrencisi ve amatör bir pilot olan tek oğlu Gideon, bir arkadaşı ile kiraladıkları uçağın elektrik tellerine çarpıp düşmesi sonucunda hayatını kaybetti. Hofstaedter ve eşi, bu acı kayıptan sonra kendilerini toparlayamadı; geçmişteki hizmetleri dikkate alınarak Hofstaedter, İsrail polis örgütünde 27 yıl hizmet verdikten sonra emekli oldu ve kendisine bir dış ülkede diplomatik görev önerildi. Diplomatik görevlilerin İbranice bir soyadı taşımasını öngören mevzuata istinaden Elrom soyadını alarak Kasım 1969’da İstanbul’a başkonsolos olarak atandı.3

elrom
Ephraim Elrom (sağ başta), Adolf Eichmann (sol başta) – Fotoğraf: The Israel State Archives (http://www.archives.gov.il/ArchiveGov_Eng/Gallery/gallery4/pic3.htm)

Eichmann’ın peşinde iki Alman Yahudisi

Eichmann’ın yakalanmasında en belirleyici rolü oynayanlar iki Alman Yahudi’sidir: Hessen Eyaleti Başsavcısı Dr. Fritz Bauer ve Nazilerden Arjantin’e kaçmış bir sosyalist olan Lothar Hermann.4 1903 doğumlu Fritz Bauer, 1933’de Yahudi olduğu için hâkimlik görevinden alındıktan kısa bir süre sonra toplama kampına götürüldü. Naziler tarafından birçok kez tutuklanmasına rağmen Danimarka üzerinden İsveç’e mülteci olarak kaçmayı başardı. 1949 yılında Almanya’ya döndü ve yaşamını yitirdiği 1968’e kadar Hessen eyaleti başsavcısı olarak, hukuk sisteminin ve ‘eski’ Nasyonal Sosyalistlerle dolu devlet kurumlarının aranıp bulunmasını sistematik olarak engelledikleri Nasyonal Sosyalist katillerin yargılanmaları için mücadele verdi. Bu sırada da Alman İstihbarat Teşkilatı BND (Bundes Nachrichten Dienst) tarafından izlenmiş ve engellenmeye çalışılmıştı. 1963 – 1965 yıllarında gerçekleşen Auschwitz Davasının savcılığını yapmıştı. Lothar Hermann ise 1938’de Nazi rejiminden kaçıp Arjantin’e göçmüş, Eylül 1936’dan Mayıs 1937’ye kadar sosyalist faaliyetleri dolayısıyla Dachau Toplama Kampında Gestapodan gördüğü işkence ve başına aldığı darbeler yüzünden Arjantin’e gelişinden kısa bir süre sonra neredeyse tamamen kör olan bir sosyalistti.5

Bauer, Holokost’un gerçekleştirilmesini lojistik olarak planlayıp uygulayan Adolf Eichmann’ın, bulunup yargılanmasının, devlet içinde hâlâ önemli yerleri sahip olan birçok Nazi’nin uykusunu kaçıracağını, Holokost sırasındaki rollerinin açığa çıkarılmasını da sağlayacağını ummaktaydı.

1957 yılının sonunda Bauer, Arjantin’de yaşayan bir Alman vatandaşı olan Lothar Hermann’dan Nasyonal Sosyalist savaş suçlularının yargılanması sürecinden sorumlu Hessen Başsavcısı olarak kendisine yazılmış bir mektup alır. Hermann, mektupta Adolf Eichmann’ın Arjantin’de olduğu ve Buenos Aires’de Olivos mahallesinde Chacabuco Sokağı 4261 adresinde oturduğunu bildirilmekteydi. Ülkesindeki makamların Nazi suçlularını arayıp bulmak konusunda güvenilir olmadığını, hâlâ devlet kademelerinde görevli olan ‘eski’ Nazilerin Mengele’nin aranması sürecinde olduğu gibi, suçluları bulmak yerine uyarıp kaçmalarına yardım ettiklerini bildiği için haklı olarak kendi ülkesine, Alman Devletine güvenmemekteydi. Ortaya çıktığı durumda ‘vatana ihanet’ suçuyla yargılanmasına neden olacağını bilmesine rağmen, Eichmann’ın bulunmasına yardım edecek ve güvenebileceği tek merci olarak gördüğü Mossad ile bağlantı kurmaya karar verdi. Hessen’deki Haham Lichtigfeld’in yardımıyla o zamanlar Almanya ile diplomatik bağı olmayan İsrail’in Almanya’daki en üst düzeydeki resmi temsilcisi ve Tazminat Delegasyonu Başkanı olan Dr. Eliezer Felix Shinar ile bağlantı kurdu ve kendine ulaşan bilgiyi Mossad’a ulaştırmasını istedi.6 Bu bilginin kaynağını henüz paylaşmayacağını, Eichmann’ın Arjantin’de hangi ad altında yaşadığını da bilmediğini ekledi. Bauer, Mossad’ın kendine verilen adreste yaşayanın adı ve gerçek kimliğini tespit edebilmesi halinde Eichmann’ı tanıyan birini Arjantin’e yollayıp teşhis ettirmeyi ve her şey kesinleşince Almanya’ya iadesi için başvuruda bulunup mahkeme karşısına çıkarmayı ummaktaydı.7 Aslında o zamanlar İsrail’de devlet kurumları içinde ya da Mossad’da doğrudan Nazi suçlularıyla ilgilenen özel bir birim olmadığı gibi8, Holokost’tan kurtulup İsrail’e göçen binlerce Yahudi’nin baskısı sonucu 1950 yılında yürürlüğe giren ve o zamana kadar sadece Nazi işbirlikçilerine karşı uygulanan Nazi ve Nazi İşbirlikçilerini Cezalandırma Yasası dışında bir yasal düzenleme de yoktu9. Bauer’in verdiği bilginin İsrail’e ulaşmasından dört ay sonra, Ocak 1958’de İsrail gizli servisi şefi Isser Harel, Bauer’in verdiği adreste sahiden Eichmann olup olmadığını ve hangi ad altında orada yaşadığını araştırmak için Mossad ajanı Yoel Goren’i, Buenos Aires’e yolladı. Goren ve Arjantin’de yaşayan, görevi sırasında ona yardım eden Menashe Talmi, Buenos Aires’in yoksul bir banliyösü olan Olivos ve toprak yollu Chacabuco Sokağındaki küçük ev, yüksek düzeyde bir SS görevlisi imajına hiç uymadığı için, Bauer’den gelen bilginin güvenilir olmadığına karar verdiler.10

Hofstaedter Arjantin’de: Buenos Aires’teki İnterpol toplantısından Coronel Suárez’e

Ocak 1958’de, Arjantin’deki ön araştırmalardan sonuç alınamayınca, Fritz Bauer bilgi kaynağının kimliğini ve irtibat için gereken bilgileri de İsrail makamlarına vermeyi kabul etti. Bunun üzerine Frankfurt’ta gerçekleşen ikinci buluşmada Bauer, bilgi veren kişinin Coronel Suárez’de yaşayan Lothar Hermann olduğunu açıkladı ve irtibat kurulduğunda ona verilmek üzere bir mektup yazdı.11 Ephraim Hofstaedter, Eichmann’ın aranması sürecine işte bu noktada, Mart 1958’de dahil oldu.12 İsrail gizli servisi şefi Isser Harel, Hermann’la bağlantı kuracak kişinin kendini İsrailli olarak değil de Dr. Bauer’in yolladığı bir Alman olarak tanıtmasının daha güvenli ve sorunsuz olacağına karar verdi, bunun için de Almanca konuşan biri gerekmekteydi. Harel, İsrail polisinin, Almanca konuşan en iyi komiserlerden biri olan Ephraim Hofstaedter’in Mart 1958’de İnterpol’ün yıllık kongresine İsrail’i temsilen katılmak için Arjantin’e gidecek olduğunu öğrendi ve polis teşkilatının iznini alıp Hofstaedter’le bağlantı kurdu. Hofstaedter hiç tereddüt etmeden görevi üstleneceğini söyledi. 1974’te, Eichmann’ın yakalanması üzerine sürece dahil olanlarca yayımlanan ilk kitap olan Garibaldi Sokağı’ında Harel, anne, baba ve kız kardeşi Nazilerce öldürülmüş olan Hofstaedter’in Holokost tarihi hakkında etraflı bilgiye sahip olmamakla beraber, Eichmann’ın Avrupa Yahudilerinin yok edilmesinde önemli bir rol oynayanlar arasında olduğunu ve aranan bir savaş suçlusu olduğunu bildiğini yazar.13 O zaman Eichmann ile ilgili ellerindeki bilgileri verdi Hofstaedter’e. Lothar Hermann hakkında kişisel izleniminin çok önemli olduğunu belirtir: Hermann’ın bilgi kaynağı neydi, hangi nedenle bu bilgileri veriyordu, amacı neydi, başka ne biliyordu? Hofstaedter, Bauer’in referans mektubunu aldı, kendini Alman makamlarını temsilen tanıtması ve aksanını açıklayabilmek için de görevli olarak son yıllarda yurtdışında bulunduğunu söylemesini kararlaştırıldı. Harel kitabında, hem bu misyonu hem de muhtemelen Hofstaedter’in buluşma sonrasında yazdığı resmi rapora dayanarak Hermann ile buluşmasını detaylı olarak anlatır:14

Hofstaedter’in Bauer’i temsilen Hermann’la görüşmesi

Hofstaedter’e Buenos Aires’teki ilk araştırmaya dahil olan Menashe Talmi yardımcı olacaktı. Talmi, resmi görevi bittikten sonra kendisiyle irtibat kuran Hofstaedter’e Coronel Suárez gibi küçük bir yerde yabancı bir kişinin çok dikkat çekeceğini, Hermann’ı Buenos Aires’e çağırmasının daha uygun olacağını söyledi. Hofstaedter Hermann’a Almanca bir telgraf çekerek Dr. Bauer’ın adını da verip kısa bir süre için Buenos Aires’te olduğunu ve kendisinden Buenos Aires’e ya da başka bir büyük şehre gelmesini istedi. Hermann’dan, onu tanımadığı, kendisi ile görüşmek istiyorsa onun gelmesi gerektiği cevabı geldi. Dilini bilmediği bir ülkenin ücra bir köşesinde, hakkında hiçbir şey bilmediği biriyle buluşacağını farkında olduğu için Hofstaedter tedirgindi. İspanyolca konuşmadığı ve küçük bir kasabada adresi bulmaya çalışırken dikkat çekeceği için Talmi ile birlikte trenle Buenos Aires’ten yaklaşık 450 km uzaktaki Coronel Suárez’e gittiler.

Hofstaedter, Hermann’ın evine tek başına gitti. “50 yaşlarında, zayıf, saçları kırlaşmış bir adam kapıyı açtı. Görünüşü ve mütereddit yürüyüşünde bir gariplik vardı.” Hofstaedter kendisini Alman makamlarının temsilcisi Karl Huppert olarak tanıttığında, Hermann, “Doğruyu söylediğinizi nereden bilebilirim, ayrıca Alman makamlarının benimle ne işi var” diyerek güvensizliğini gösterdiğinde Hofstaedter, “Dr. Fritz Bauer’le Nazi savaş suçlusu Eichmann ile ilgili yazışmanızı hatırlatmak isterim. Dr. Bauer 21 Ocak’ta bir mektup yazarak sizinle görüşmek üzere birini yollayacağını bildirmişti. Dr. Bauer’in aynı tarihli referans mektubu burada, bakın” dedi. Hermann mektuba bakmadı bile. Karısını çağırıp mektubu okumasını istediğinde, Hofstaedter Hermann’ın neredeyse tamamen kör olduğunu fark etti. “Size bu mektubu getiren, size aynı tarihte yazdığım mektupla ziyaretini bildirdiğim kişidir. Sizinle, yazışmalarımızın konusu hakkında konuşacak.” Hermann’ın karısının, imzanın Bauer’ın olduğunun şüphe götürmez olduğunu söylemesi üzerine buzlar çözüldü.

Hermann, genç bir avukat olarak kendisinin de böyle soruşturma yaptığını, ama Hitler’in iktidara gelmesiyle her şeyin değiştiğini, anne – babasının Naziler tarafından öldürüldüğünü, toplama kamplarındaki vahşeti bizzat yaşadığını anlattı. Konuşmasının devamında “Eichmann meselesiyle Almanya’ya hizmet etmek maksadıyla uğraştığımı sanmayın. Yegâne amacım, bana, aileme bunca acı ve ıstırap çektiren Nazi canilerinden hesap sormak. Bu yüzden de çabalarım için herhangi bir ödül ya da tazminat da istemiyorum” dedi. Hofstaedter, Hermann’a Eichmann’ın izini nasıl bulduğunu sordu. “Benim kızım, alımlı, hoş bir genç kız. Bir buçuk yıl öncesine kadar Buenos Aires’de Olivas semtinde oturuyorduk. Orada kızım, Nicolas Eichmann isimli 21-22 yaşlarında bir gençle tanıştı. Bu genç, kızımla buluşuyordu ve pek çok defa kızımı evimizde ziyaret etti. Tabii ki benim Yahudi olduğumu bilmiyordu – kızım biliyor tabii ki. Arjantin’e geldiğimizden beri Alman olarak tanınıyoruz. Bu yüzden de Nicolas bize karşı gayet açık davranıyordu. Bir kez konu Yahudilerin 2. Dünya Savaşı’ndaki kaderine geldiğinde, ‘Almanlar imha uygulamalarını sonuna dek yürütebilmiş olsalardı daha iyi olacaktı’ demişti. Bir başka sefer, babasının savaş sırasında Alman ordusunda subay olduğunu ve vatan hizmetini yerine getirdiğini söylemişti. Bir gün karım o günün gazetesinde Frankfurt’ta bir savaş suçlusuna karşı açılan bir dava haberini okudu. Mahkemede kitlesel katliamlarda temel rolü olduğu söylenen Adolf Eichmann adlı bir kişiden bahsediliyordu. İsmi duyduğumda beynimde birden bir şimşek çaktı. Nazilerin tüm Yahudileri öldürmeyi beceremediklerine üzülen Nicolas Eichmann, bu sözü geçen Adolf Eichmann’ın oğlu olmalıydı, oğlunun savaşta ‘Vatana olan görevini yaptı’ dediği subayın oğlu. Derhal Frankfurt’taki savcıya yazıp şüphemden haberdar ettim. Savcı konuyu araştırmamı istedi ve bana Eichmann hakkında, kimlik bilgileri de dahil olmak üzere bilgi gönderdi.”

“Şüphenizi desteklemek üzere başka neleri araştırdınız?” diye soran Hofstaedter, aklına gelen sorunun devamını, görmeyen bir kişinin nasıl olup da böyle bir soruşturma yürütebileceğini dile getirmedi. Hermann anlatmaya devam etti: “Bauer’in ricası üzerine Eichmann ailesinin nerede yaşadığını öğrenmek ve aile reisiyle tanışmak üzere iki kez Buenos Aires’e gittim. Her iki yolculukta da kızım bana eşlik etti.” Eichmann’lara gidişini ise Hermann’ın kızı kendi anlattı: “Çaldığımda kapıyı bir kadın açtı. Almanca, ‘Burası Eichmann’ların evi mi?’ diye sordum. Hemen cevap vermedi ve bu sırada orta yaşlı bir adam da geldi kapıya. Ona ‘Nick evde mi’ diye sordum. ‘Hayır, fazla mesai yapıyor’ dedi. Bunun üzerine, kendisine ‘Siz Herr Eichmann mısınız?’ diye sordum. Cevap gelmeyince, ‘Nick’in babası mısınız?’ diye sorduğumda da uzun süre duralayıp, ‘Evet’ dedi. Hem görünüşü hem de konuşma biçimi savcının mektubundaki tarife tamamen uyuyordu.” Hofstaedter, Eichmann ailesi hakkında daha fazla bilgi almak istedi, Hermann’ın kızı anlatmaya devam etti: “Ailenin beş çocuğu var. Üçü Almanya’da ikisi Arjantin’de doğmuşlar. Üç büyük oğullarının yaşları Savcı Dr. Bauer’in mektubundaki bilgilere uyuyor.” Hofstaedter Hermann’a, somut bir girişimde bulunmadan önce, Eichmann’ın kimliğini tespit etmek için Arjantin’de kullandığı adı, iş yeri, arabası hakkında bilgi ve fotoğraf gibi somut delillere, mümkün olursa, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kimliğinin tespit edebilmek için parmak izlerine gerek olduğunu belirtti. Hermann, Hofstaedter’i Buenos Aires’teki Alman Elçiliği personeli konusunda uyardı, Eichmann’ın izinin bulunduğunu öğrendiklerinde onu uyaracaklarından emin olduğunu söyledi. Bunun üzerine Hofstaedter, Hermann’a Almanya ile doğrudan mektuplaşmamasını önerip kendisine yeni bir bağlantı adresi yollayacağını bildirdi. Gelen mektuplara, kendisince yollandığının delili olarak Hermann’dan aldığı imzalı kartviziti iliştireceğini söyledi. Hofstaedter cüzdanından çıkardığı bir Arjantin kâğıt parasını ikiye böldü ve yarısını Hermann’a verdi. “Benim adıma sizinle bağlantı kurmak için birisi geldiğinde bu paranın diğer yarısını gösterecek, böylece kendisine güvenebilirsiniz” diyerek Hermann’ların evinden ayrıldı.

Hofstaedter, Hermann ve kızının tanıklığının güvenilir olduğunu, Buenos Aires’e döndüğünde kendisinin de gidip gördüğü Eichmann’ın yaşadığı yerle ilgili bilginin ise, daha önce Arjantin’e giden ajanların da belirttiği gibi, üst düzey bir Nazi’ye uymayan, alt sınıftan insanların yaşadığı bir mahalle olduğu için pek inandırıcı görünmediğini belirtti. Dönüşünde kaleme aldığı bu raporun sonunda. Hermann’a yardımını çok önemli bulduğu kızı, iki ay içinde eğitim için ABD’ye gideceğinden, hızlı hareket edilmesini önerdi.

Hermann ve Hofstaedter’in rafa kaldırılan bilgileri doğrulanıyor

Şaşırtıcı bir şekilde, Hofstaedter’in inandırıcı bulduğu Hermann ve kızının verdikleri bilginin peşine düşüp Eichmann sandıkları kişinin hangi ad altında yaşadığını tespit etmek veya Hermann ile doğrudan bağlantı kurmak için Arjantin’e başka kimse yollanmadı. Hofstaedter’in yazdığı rapor dikkate alınmadan raflarda kaldı.15 Şubat 1960’da Eichmann’ı İsrail’e getirme operasyonunu Arjantin’de yürüten Zvi Aharoni, kendisinin de yakından tanıdığı, hayatı boyunca pek çok sorgulama yürütmüş deneyimli bir sorgu komiseri olan Hofstaedter’in Hermann ve kızının ifadelerini güvenilir bulmasına rağmen soruşturmanın peşinin bırakılmasını anlamanın zor olduğunu yazar 1996’da yayınlanan kitabında. Sonuçta delil toplama görevi gözleri görmeyen Lothar Hermann’a bırakıldı. Chacabuco Sokağında yaşayan garip Almanın aslında Adolf Eichmann olduğunu ispat etmesi istendi.16 Mayıs 1958’de Hermann’dan, verdiği adreste yaşayan Avusturya vatandaşı Francisco Schmidt’in Eichmann olduğunu iddia eden bir haber geldi. Ancak Schmidt’in ne görünüşü ne de ailesi ile ilgili veriler Eichmann’a uymaktaydı. Hermann’ın, iddialarını doğrulacak deliller gösteremediği gerekçesiyle İsrail makamları Eylül 1958’de Eichmann dosyasını kapattı.17

Neredeyse bir yıl sonra 1959 yılının sonunda Almanya ile diplomatik ilişkilerin başlamasıyla İsrail’e gelen Bauer, İsrail Başsavcısı Haim Cohen’e verdiği bilgilerin iyi değerlendirilmediğinden şikâyet ederek yeni bir kaynaktan edindiği bilgiyi verdi: Eichmann’ın dokuz yıl önce Vatikan’ın desteğiyle Avrupa’yı terk ettiği pasaport Ricardo Klement adına hazırlanmıştı. Eichmann gerçekten de Hermann’ın verdiği ve Eichmann sandığı Francisco Schmidt adına kayıtlı olan evde Klement adıyla yaşamaktadır.18

Şubat 1960’da Eichmann’ın yakalanması operasyonunu yöneten Aharoni Arjantin’e gitti ve 83 gün süren gizli operasyon sonunda 22 Mayıs 1960’da Eichmann’ı taşıyan El Al uçağı Ben Gurion Havaalanına indi.

Eichmann Davasının hazırlanması – Büro 06

Zamanın İsrail Başbakanı David Ben Gurion, 23 Mayıs 1960’ta İsrail parlamentosu Knesset’te Eichmann’ın Yahudilere karşı işlediği suçlara istinaden yargılanmak üzere İsrail’de tutuklu olduğunu duyurdu.19 İsrail hukuk sisteminde sanıkların sorgulanması ve iddianamenin hazırlanması görevi polis teşkilatının sorumluluğu olduğu için Eichmann Davasını hazırlamak üzere yeni bir polis birimi oluşturulmasına karar verildi. Birimin başına İsrail Polisinin Kuzey Bölge şefi olan Abraham Sellinger getirildi.20 O zamanlar Tel Aviv Bölgesi Soruşturma Maşası Şefi olan Ephraim Hofstaedter ise Eichmann’ın sorgulanmasından sorumlu başkan yardımcılığı ve birimi oluşturma görevini aldı. Hofstaedter soruşturma bölümlerini coğrafi bölgelere göre ayırmayı ve Eichmann’ın faaliyetleriyle Yahudilerin öldürüldüğü her ülke için ülkenin dilini konuşan bir görevli atamayı önerdi.21 Bu alışılmamış görevi üstlenecek birimin görevi çok özel de olsa, Alman Nasyonal Sosyalistlerin ‘özel komando’ [Sonderkommando] adı altında çalışan katliam birimlerini çağrıştırmayan başka bir ad arandı ve İsrail Polisinin 6. kolunu oluşturacağı için de elli kişiden oluşan bu birime ‘Büro 06’ adı verildi. Eichmann’ın getirildiği Hayfa yakınındaki Yagur Hapishanesi, birimin çalışma yeri ve araştırma arşivi oldu; ülkenin farklı yerlerindeki görevlerinden birime katılan, hepsi Almanca da konuşan birim görevlilerinin dokuz aylık bu süreç boyunca sabahın ilk ışıklarından akşam karanlığına kadar Holokost’u yaşayıp solukladıkları22 ikameti haline geldi.23

Büro 06 elemanları, tarihçilerin tavsiye ve desteklerini almak yerine Holokost ile ilgili olarak bulabildikleri her şeyi büyük bir ilgi ve dikkatle okudular. Tüm zaman ve enerjilerini tamamen bu işe vakfederek, büyük bir titizlik ve itina ile bir tarihsel doküman ve kitap denizinden, davada kullanılabilecek bilgileri hazırlamayı ve ellerindeki bilgileri tasnif etme sürecindeki duygusal engelleri aşmayı başardılar.24

Eichmann’ın sorgulamasını yapmakla görevlendirilen Avner Werner Less, 42 ciltlik Nürnberg Ana Dava ve binlerce sayfalık Nürnberg yan davalarının tutanaklarını, Leon Poliakov’un kitaplarını ve Hans Günther Adler’in Theresienstadt25 üzerine yazdıklarını, “Neredeyse bizim İncil’imiz olmuştu” dediği Reitlinger’in ‘Son Çözüm’ kitabını okuduklarını anlatır.26 Belirtmekte yarar var: 1960 yılında Holokost hakkında bilinenler ve yazılanlar çok sınırlıydı. Büro 06 elemanlarının Holokost ve boyutları hakkında bildiklerini belirleyen, 1953 yılında İngilizce ve 1956 yılında Almanca yayınlanan Gerald Reitlinger’in Son Çözüm kitabı olmuştu. O zamana kadar yayımlanan araştırmaların en detaylısı olmakla birlikte Reitlinger’in kitabında Yahudilerin gettolarda, toplama kamplarındaki akıbeti ve birçok direniş hareketindeki rolleri neredeyse tamamen göz ardı ediliyor ve Yahudi kaynakları kullanılmıyordu. Soruşturmayı yürüten Büro 06 elemanlarının Holokost hakkında ilk bilgi kaynağı olmasına rağmen Reitlinger’in kitabındaki yaklaşımın aksine hazırladıkları soruşturma ve Eichmann Davasında oluşan toplumsal bilinç ve algıyı belirleyen anlatım neredeyse sadece Holokost kurbanlarının tanıklıkları dayanıyordu. Yablonka bu algı değişikliğinin her şeyden önce Büro 06 elemanlarının Holokost’tan hayatta kalanlarla yaptıkları toplantılara dayandığını söylüyor.27

Holokost’un bilinmeyen boyutları ortaya çıktı

Neredeyse elli kişilik bu birimin, bir yıla yakın bir süreyle gece gündüz çalışarak hazırladığı Eichmann Davası, Holokost’un boyutlarının, yeni araştırma ve dokümanlarla ve hayatta kalanların tanıklıklarıyla ortaya konmasında çok önemli ve tarihsel bir rol oynamıştı. Büro 06 sadece delil toplama ve soruşturma yürütme gibi rutin bir polisiye görevi yerine getirmemiş, aynı zamanda savaş suçlarını soruşturma komitesi ve tarihi araştırma yürüten bir ekip işlevi de görmüştü. Holokost’un hikâyesi daha önce Büro 06’nın yaptığı kadar derinlemesine ve geniş bir şekilde anlatılmamıştı.28 Eichmann Davası, Nasyonal Sosyalizmin, antisemitizmin ve Holokost’un boyutlarının anlaşılması ve tartışılması sürecinde çok önemli bir rol oynamıştı.

Tarihi dava sona erdikten sonra, Büro 06 elemanlarından hatıralarını kaleme almaları istenmişti.29 Ephraim Hofstaedter Elrom’un dava anıları da diğerlerininkilerle birlikte İsrail Devlet Arşivinde bulmak mümkün.

“Dosyayı jüriye verdiğimizde tüm yorgunluklarımızı unuttuk”

Ephraim Elrom bu süreci, İstanbul’a başkonsolos olarak görevli gelmesinden iki ay sonra ve kaçırılmasından bir buçuk sene önce “Eichmann’ı ipe götüren E. Elrom şimdi İstanbul Konsolosu” başlığıyla yayımlanan röportajda30 da anlatmıştı. “Eski bir emniyet müdürü olarak karşılaştığınız en ilginç olay nedir?” sorusuna Elrom “Hiç şüphesiz ki herkesin bildiği Eichmann olayıdır, (…) benim İngiliz idaresindeki on iki ve İsrail hükümeti kurulduktan sonra yirmi yıllık polis teşkilatındaki görevimin en heyecanlı ve en ilginç olayı budur” cevabını vermiş ve şunları söylemişti:

“Eichmann, gizli bir operasyonla Arjantin’den kaçırılıp İsrail’e getirildikten sonra tahkikat dosyasının tamamlanması ve Musevi katliamı hakkında delillerin toplanması görevi bana verildi. Büyük bir olaydı bu. Dokuz ay boyunca arkadaşlarımla gece – gündüz çalıştım. Rusya’dan Amerika’ya, Polonya’dan İngiltere’ye kadar on iki farklı ülkeden delil toplamaya başladık. Resmi yazışmaların dışında gizli araştırmalarımız oldu. Demir Perde gerisi ülkelerle Amerika’dan bilgi alıyorduk. Eichmann’ın temerküz kamplarındaki çalışmaları hakkında gelen bilgiler doğrulandığı gibi, bazıları da şüpheli kalıyordu. İkinci Dünya Harbinin sonuna doğru Nazi şefleri bütün delilleri yakarak yok etmişlerdi. Fakat soruşturma ve araştırmalarımızın sonuna doğru katliam hakkında mikro filmler ele geçirdik. Bu mikro filmleri [sic] incelediğimiz zaman Eichmann’ın temerküz kamplarında cereyan eden yok etme işlemine dair yazılan çeşitli yazışmalarda imzasını gördük. Dokuz aylık gizli ve resmi temaslar boşa gitmemişti. Dosyayı jüriye verdiğimiz zaman bütün yorgunluklarımızı unutmuştuk.”

İstanbul’da Ephraim Elrom’u kaçıranlar, onun Eichmann Davasındaki rolünü, kaçırma öncesinde bilmiyorlardıysa da, kaçırma olayından sonra gazetelerden öğrenmiş olmalılar. Nitekim Turhan Feyzioğlu’nun Mahir – On’ların Öyküsü kitabında aktarıldığı üzere Oktay Etiman gazetede yer alan haberlerden sonra kendisinin Elrom ile Eichmann’ın kaçırılması hakkında İngilizce konuştuğunu anlatır: “Elrom, ‘Eichmann’ı sorgulayan mahkemede savcılık yaptım ve onu konuşmaya, açıklamada bulunmaya ikna ettim’ diyerek karşılık verir. Etiman da Elrom’a, ‘Bu çok güzel ve bizim destekleyebileceğimiz bir şey’ dedikten sonra, bunu arkadaşlarına iletir. Fakat arkadaşlarının hiçbirisinden, ‘Bu adam anti-faşisttir. Ona göre davranalım’ gibi bir tepki çıkmaz.”31

Ephraim Hofstaedter Elrom, Adolf Eichmann’ın İsrail’e getirildiği tarih olan 22 Mayıs 1960’dan tam on bir yıl sonra, aynı gün öldürülmüştü.

Kaynaklar

1 Turhan Feyizoğlu, Mahir: On’ların Öyküsü (İstanbul: Ozan Yayıncılık, 2002), 390.

2 Efrat E. Aviv, “The Efraim Elrom Affair and Israel-Turkey Relations,“ Middle Eastern Studies 5 (2013): 752-753.

3 Konsolos, ‘Eichmann’ olayında önemli rol oynamıştı,” Milliyet, 17 Mayıs 1971.

4 Hanna Yablonka, The State of Israel vs. Adolf Eichmann, İbraniceden çev. Ora Cummings & David Herman (New York: Schocken Books, 2004), 15.

5 Uki Goñi, “Adolf Eichmann – Kapitel 21” Odessa: Die wahre Geschichte. Fluchthilfe für NS- Kriegsverbrecher (Hamburg: Assoziation A, 2006), 19-20.

6 Isser Harel, Das Haus in der Garibaldistraße, İngilizceden çev. Marianne Lipcowitz, (Berlin – Frankfurt/M, Verlag Ullstein, 1975), 11-12.

7 Harel, Das Haus in der Garibaldistraße, 15.

8 Yablonka, The State of Israel vs. Adolf Eichmann, 12.

9 Yablonka, The State of Israel vs. Adolf Eichmann, 9. Eichmann davasında bu yasa uygulanmıştır.

10 Harel, Das Haus in der Garibaldistraße, 19.

11 Harel, Das Haus in der Garibaldistraße, 20.

12 Yablonka, The State of Israel vs. Adolf Eichmann,,15-16; Zvi Aharoni & Wilhelm Dietl, Der Jäger: Operation Eichmann; was wirklich geschah (Stuttgart: Deutsche Verlags-Anstalt, 1996), 121-122; Harel, Das Haus in der Garibaldistraße, 20-30.

13 Harel, Das Haus in der Garibaldistraße, 30.

14 Harel, Das Haus in der Garibaldistraße, 20-22.

15 Yablonka, The State of Israel vs. Adolf Eichmann, 16.

16 Aharoni & Dietl, Der Jäger: Operation Eichmann, 124.

17 Yablonka, The State of Israel vs. Adolf Eichmann, 16.

18 Harel, Das Haus in der Garibaldistraße, 38.

19 Yablonka, The State of Israel vs. Adolf Eichmann, 8.

20 Yablonka, The State of Israel vs. Adolf Eichmann, 64.

21 Avner Werner Less, Lüge! Alles Lüge!, (Zürich-Hamburg: Arche, 2012), 106.

22 Yablonka, The State of Israel vs. Adolf Eichmann, 69.

23 Yablonka, The State of Israel vs. Adolf Eichmann, 66.

24 Yablonka, The State of Israel vs. Adolf Eichmann, 68.

25 Şimdiki Nazi Çek Cumhuriyeti sınırları içinde olan Terezin şehrinde Nazilerin kurduğu getto-toplama kampı

26 Avner Werner Less, “Interrogating Eichmann,” Commentory 5 (Kanada: Mayıs 1983):49

27 Yablonka, The State of Israel vs. Adolf Eichmann, 69.

28 Yablonka, The State of Israel vs. Adolf Eichmann, 64-67.

29 Yablonka, The State of Israel vs. Adolf Eichmann, 65.

30 Selâhattin Güler, “Eichmann’ı ipe götüren E. Elrom şimdi İstanbul Konsolosu,” Cumhuriyet, 1 Ocak 1970, 5.

31 Feyizoğlu, Mahir: On’ların Öyküsü, 372-373.