Auschwitz, Almanlar tarafından kurulan en büyük kamptı. Toplama, imha ve zorunlu çalıştırma kamplarından oluşan bir kamplar kompleksiydi. Polonya’da Krakow yakınlarındaydı. İlk kamp olan Auschwitz kamp kompleksindeki ana kamp, I. Auschwitz kampı, 20 Mayıs 1940’ta kuruldu.
Auschwitz kamp kompleksi üç büyük kamptan oluşuyordu: 1. Auschwitz, 2. Auschwitz (Birkenau) ve 3. Auschwitz (Monowitz). Auschwitz’de hayatını kaybeden bir milyondan fazla insan arasında her on kişiden dokuzu Yahudiydi. En büyük dört gaz odasının her biri bir defada 2.000 kişi alabiliyordu.
Kampın girişindeki bir tabelada ARBEIT MACHT FREI, “çalışmak özgürleştirir” ifadesi yazıyordu. Gerçek ise bunun tam aksiydi. Çalışma, Nazi’lerin “çalıştırarak imha etme” adını verdikleri başka bir soykırım şekline dönüşmüştü.
Çalıştırılmak üzere seçilip, hemen öldürülmekten kurtulan kurbanlar sistemli şekilde bireysel kimliklerinden arındırılıyordu. Saçları kazınıyor ve sol kollarına dövme ile bir kayıt numarası işleniyordu. Erkekler kaba, çizgili pantolonlar ve ceketler, kadınlar iş elbisesi giyiyorlardı. Ayağa uymayan ayakkabılar ve bazen takunyalar dağıtılıyordu. Değiştirebilecekleri başka elbiseleri yoktu, çalıştıkları elbiselerle uyuyorlardı.
Her yeni gün, dayanılmaz koşullarda verilen bir hayatta kalma mücadelesiydi. Mahkûmlar ilkel, penceresi olmayan ve sıcak ya da soğuğa karşı izole edilmemiş barakalarda kalıyorlardı. Banyo yoktu, yalnızca bir kova kullanıyorlardı. Her barakada yaklaşık 36 ahşap ranza vardı ve mahkûmlar beş ya da altışarlı olarak tahta kalasların üzerine tıkıştırılıyordu. Tek bir barakada 500 kadar mahkûm bulunabiliyordu. Mahkûmlar her zaman açtı. Yiyecek, çürük sebzelerden ve etten yapılmış sulu bir çorba, elli gram kadar ekmek, bir parça yağ, çay ya da kahveye benzeyen acı bir içecekten oluşuyordu. İshal yaygındı. Su kaybından ve açlıktan güçsüzleşmiş insanlar, kampta yayılan bulaşıcı hastalıklara kolayca yakalanıyordu.
Bazı mahkûmlar kampın içinde, örneğin mutfakta ya da berber olarak çalıştırılıyordu. Kadınlar çoğunlukla tekrar kullanılmak üzere Almanya’ya gönderilecek ayakkabı, elbise ve mahkûmlara ait diğer eşya yığınlarını düzenliyordu. Auschwitz-Birkenau’da iki krematoryumun yakınında bulunan ambarlara “Kanada” deniyordu, çünkü Polonyalılar o ülkeyi muhteşem zenginliklerin yeri olarak görüyordu. Reich topraklarında ve Almanların zorunlu iş gücü kullandıkları işgal altındaki Avrupa bölgelerinde bulunan diğer yüzlerce kampta olduğu gibi, Auschwitz’te Almanlar kamp dışında, kömür ve taş ocaklarında, inşaatlarda, tünel ve kanal kazılarında da mahkûmları kullanıyordu. Silahlı gözetim altında yolları kapatan karları kürüyorlar, yollarda ve hava saldırıları sırasında tahrip olan şehirlerdeki molozları temizliyorlardı. Çok sayıda zorunlu işçi, sonuçta Alman savaş seferberliğini destekleyecek silah ve diğer malları üreten fabrikalarda kullanılıyordu. Otomobil ve uçak motoru üreten Bavarian Motor Works (BMW), I. G. Farben gibi pek çok özel şirket, ucuz iş gücü olarak mahkûmları kullanmaya can atıyordu.
Auschwitz’den kaçış hemen hemen imkânsızdı. Toplama kampını ve ölüm merkezini elektrik verilmiş dikenli teller çevreliyordu. Birçok gözetleme kulesinde makineli tüfekli nöbetçiler bulunuyordu. Mahkûmların hayatları tamamen, aklına estiğinde kolayca zalimane cezalar verebilen nöbetçilerin kontrolü altındaydı. Mahkûmlar, nöbetçilerin sağladığı bazı yararlar karşılığında kendilerini gözetim altında tutmaları için aralarından seçilen arkadaşlarından da kötü muamele görüyordu.
Auschwitz’de zalimce “tıbbî deneyler” de yapılıyordu. Erkek, kadın ve çocuklar denek olarak kullanılıyordu. SS doktoru Dr. Josef Mengele, cüceler, ikizler ve küçük çocuklar üzerinde acı veren ve travmatik deneyler yapıyordu. Bazı deneylerin amacı, Alman askerleri ve havacıları için daha iyi tıbbî tedavi yöntemleri bulmaktı. Diğer deneyler Nazilerin ikinci sınıf ırk olarak kabul ettiği insanları kısırlaştırma yöntemlerini geliştirmek için yapılıyordu. Pek çok insan bu deneyler sırasında ölüyordu. Diğerleri ise “araştırma” tamamlandıktan sonra öldürülüyor ve yeni araştırmalar için organları alınıyordu.
Auschwitz’deki çoğu mahkûm yalnızca birkaç hafta ya da birkaç ay sağ kalabiliyordu. Çalışamayacak kadar hasta ya da zayıf olanlar gaz odalarında ölüme mahkûm ediliyordu. Bazıları kendilerini elektrik verilmiş dikenli tellere atarak intihar ediyordu. Diğerleriyse, bedensel ve ruhen çökmüş, yürüyen ölülere benziyordu. Ama bazıları da sağ kalmaya kararlıydı.
Önemli Tarihler
20 MAYIS 1940 1. AUSCHWITZ KAMPI AÇILDI İlk kamp olan Auschwitz kamp kompleksindeki ana kamp, I. Auschwitz kampı, Oswiecim yakınlarında kuruldu. İnşaat 1940 Mayıs ayında Oswiecim’ın Zasole banliyösünde, daha önce Polonya ordusu tarafından kullanılan topçu birliği barakalarının bulunduğu yerde başladı. Kamp zorunlu iş gücü kullanılarak sürekli olarak genişletildi. I. Auschwitz temelde ceza yeri işlevi gören bir toplama kampı olsa da, gaz odası ve krematoryum da bulunuyordu. Sonradan eklenen gaz odası hapishanenin bodrumunda bulunuyordu (Blok 11). Daha sonra, krematoryum içinde bir gaz odası yapıldı.
8 EKİM 1941
2. AUSCHWITZ’İN (BIRKENAU) İNŞAATI BAŞLADI
2. Auschwitz ya da Auschwitz-Birkenau’nun inşaatı Brzezinka’da başladı. Oswiecim yakınlarında, Auschwitz kamp kompleksi kapsamında kurulan bu üç kamptan en fazla mahkûm bulunduranı Auschwitz-Birkenau’ydu. Elektrik verilmiş dikenli tellerle ayrılmış ve SS muhafızlarının köpeklerle devriye gezdiği dokuz bölüme ayrılmıştı. Kampta kadınlar, erkekler, Romanlar (Çingeneler) ve Theresienstadt gettosundan sürülen aileler için bölümler vardı. Auschwitz-Birkenau, Almanların Avrupalı Yahudileri yok etme planında merkezi bir rol oynuyordu. 1943 yılının Mart ve Haziran ayları arasında dört büyük krematoryum inşa edildi. Hepsinde de bir adet soyunma odası, büyük bir gaz odası ve yakma fırınlarını içeren üç bölme vardı. Gaz verme faaliyetleri 1944 Kasım’ına kadar devam etti.
EKİM 1942 3. AUSCHWITZ KAMPI AÇILDI
Almanlar büyük Alman işletmesi I.G. Farben’e ait Buna sentetik kauçuk tesisine zorunlu iş gücü sağlamak amacıyla Monowice’te, Buna ya da Monowitz de denilen 3. Auschwitz’i kurdu. I.G. Farben, 3. Auschwitz’e 700 milyon Reichsmark’tan fazla yatırım yaptı (1942’de yaklaşık 1,4 milyon ABD doları). Zorunlu iş gücü için seçilen mahkûmlar, I. Auschwitz kampında kaydediliyor, sol kollarına kimlik numaraları dövme ile işleniyor, ardından Auschwitz’te ya da III. Auschwitz’e bağlı çeşitli alt kamplardan birinde zorunlu işçi olarak görevlendiriliyordu.
27 OCAK 1945 SOVYET ORDUSU AUSCHWITZ KAMP KOMPLEKSİNİ AZAT ETTİ
Sovyet ordusu Auschwitz’e girdi ve kalan mahkûmları özgürlüğe kavuşturdu. Kampta yalnızca birkaç bin mahkûm kalmıştı. Kampın azat edilişinden kısa süre önce, çoğu Yahudi olan hemen hemen 60.000 mahkûm kamptan ölüm yürüyüşüne çıkartıldı. Auschwitz’in zorla tahliyesi sırasında mahkûmlara vahşi şekilde muamele edildi ve birçoğu öldürüldü. SS muhafızları geride kalan herkesi vuruyordu. Kısa süreli mevcudiyetinde yaklaşık 1 milyon Yahudi Auschwitz’de öldürüldü. Öldürülen diğer kurbanlar arasında 70.000 ila 74.000 Polonyalı, 21.000 Roman (Çingene) ve 15.000 Sovyet savaş esiri vardı.
Auschwitz, Almanlar tarafından kurulan en büyük kamptı. Toplama, imha ve zorunlu çalıştırma kamplarından oluşan bir kamplar kompleksiydi. Polonya’da Krakow yakınlarındaydı. İlk kamp olan Auschwitz kamp kompleksindeki ana kamp, I. Auschwitz kampı, 20 Mayıs 1940’ta kuruldu.
Kaynak: USHMM
Auschwitz kamp kompleksi üç büyük kamptan oluşuyordu: 1. Auschwitz, 2. Auschwitz (Birkenau) ve 3. Auschwitz (Monowitz). Auschwitz’de hayatını kaybeden bir milyondan fazla insan arasında her on kişiden dokuzu Yahudiydi. En büyük dört gaz odasının her biri bir defada 2.000 kişi alabiliyordu.
Kampın girişindeki bir tabelada ARBEIT MACHT FREI, “çalışmak özgürleştirir” ifadesi yazıyordu. Gerçek ise bunun tam aksiydi. Çalışma, Nazi’lerin “çalıştırarak imha etme” adını verdikleri başka bir soykırım şekline dönüşmüştü.
Çalıştırılmak üzere seçilip, hemen öldürülmekten kurtulan kurbanlar sistemli şekilde bireysel kimliklerinden arındırılıyordu. Saçları kazınıyor ve sol kollarına dövme ile bir kayıt numarası işleniyordu. Erkekler kaba, çizgili pantolonlar ve ceketler, kadınlar iş elbisesi giyiyorlardı. Ayağa uymayan ayakkabılar ve bazen takunyalar dağıtılıyordu. Değiştirebilecekleri başka elbiseleri yoktu, çalıştıkları elbiselerle uyuyorlardı.
Her yeni gün, dayanılmaz koşullarda verilen bir hayatta kalma mücadelesiydi. Mahkûmlar ilkel, penceresi olmayan ve sıcak ya da soğuğa karşı izole edilmemiş barakalarda kalıyorlardı. Banyo yoktu, yalnızca bir kova kullanıyorlardı. Her barakada yaklaşık 36 ahşap ranza vardı ve mahkûmlar beş ya da altışarlı olarak tahta kalasların üzerine tıkıştırılıyordu. Tek bir barakada 500 kadar mahkûm bulunabiliyordu. Mahkûmlar her zaman açtı. Yiyecek, çürük sebzelerden ve etten yapılmış sulu bir çorba, elli gram kadar ekmek, bir parça yağ, çay ya da kahveye benzeyen acı bir içecekten oluşuyordu. İshal yaygındı. Su kaybından ve açlıktan güçsüzleşmiş insanlar, kampta yayılan bulaşıcı hastalıklara kolayca yakalanıyordu.
Bazı mahkûmlar kampın içinde, örneğin mutfakta ya da berber olarak çalıştırılıyordu. Kadınlar çoğunlukla tekrar kullanılmak üzere Almanya’ya gönderilecek ayakkabı, elbise ve mahkûmlara ait diğer eşya yığınlarını düzenliyordu. Auschwitz-Birkenau’da iki krematoryumun yakınında bulunan ambarlara “Kanada” deniyordu, çünkü Polonyalılar o ülkeyi muhteşem zenginliklerin yeri olarak görüyordu. Reich topraklarında ve Almanların zorunlu iş gücü kullandıkları işgal altındaki Avrupa bölgelerinde bulunan diğer yüzlerce kampta olduğu gibi, Auschwitz’te Almanlar kamp dışında, kömür ve taş ocaklarında, inşaatlarda, tünel ve kanal kazılarında da mahkûmları kullanıyordu. Silahlı gözetim altında yolları kapatan karları kürüyorlar, yollarda ve hava saldırıları sırasında tahrip olan şehirlerdeki molozları temizliyorlardı. Çok sayıda zorunlu işçi, sonuçta Alman savaş seferberliğini destekleyecek silah ve diğer malları üreten fabrikalarda kullanılıyordu. Otomobil ve uçak motoru üreten Bavarian Motor Works (BMW), I. G. Farben gibi pek çok özel şirket, ucuz iş gücü olarak mahkûmları kullanmaya can atıyordu.
Auschwitz’den kaçış hemen hemen imkânsızdı. Toplama kampını ve ölüm merkezini elektrik verilmiş dikenli teller çevreliyordu. Birçok gözetleme kulesinde makineli tüfekli nöbetçiler bulunuyordu. Mahkûmların hayatları tamamen, aklına estiğinde kolayca zalimane cezalar verebilen nöbetçilerin kontrolü altındaydı. Mahkûmlar, nöbetçilerin sağladığı bazı yararlar karşılığında kendilerini gözetim altında tutmaları için aralarından seçilen arkadaşlarından da kötü muamele görüyordu.
Auschwitz’de zalimce “tıbbî deneyler” de yapılıyordu. Erkek, kadın ve çocuklar denek olarak kullanılıyordu. SS doktoru Dr. Josef Mengele, cüceler, ikizler ve küçük çocuklar üzerinde acı veren ve travmatik deneyler yapıyordu. Bazı deneylerin amacı, Alman askerleri ve havacıları için daha iyi tıbbî tedavi yöntemleri bulmaktı. Diğer deneyler Nazilerin ikinci sınıf ırk olarak kabul ettiği insanları kısırlaştırma yöntemlerini geliştirmek için yapılıyordu. Pek çok insan bu deneyler sırasında ölüyordu. Diğerleri ise “araştırma” tamamlandıktan sonra öldürülüyor ve yeni araştırmalar için organları alınıyordu.
Auschwitz’deki çoğu mahkûm yalnızca birkaç hafta ya da birkaç ay sağ kalabiliyordu. Çalışamayacak kadar hasta ya da zayıf olanlar gaz odalarında ölüme mahkûm ediliyordu. Bazıları kendilerini elektrik verilmiş dikenli tellere atarak intihar ediyordu. Diğerleriyse, bedensel ve ruhen çökmüş, yürüyen ölülere benziyordu. Ama bazıları da sağ kalmaya kararlıydı.
Önemli Tarihler
20 MAYIS 1940
1. AUSCHWITZ KAMPI AÇILDI
İlk kamp olan Auschwitz kamp kompleksindeki ana kamp, I. Auschwitz kampı, Oswiecim yakınlarında kuruldu. İnşaat 1940 Mayıs ayında Oswiecim’ın Zasole banliyösünde, daha önce Polonya ordusu tarafından kullanılan topçu birliği barakalarının bulunduğu yerde başladı. Kamp zorunlu iş gücü kullanılarak sürekli olarak genişletildi. I. Auschwitz temelde ceza yeri işlevi gören bir toplama kampı olsa da, gaz odası ve krematoryum da bulunuyordu. Sonradan eklenen gaz odası hapishanenin bodrumunda bulunuyordu (Blok 11). Daha sonra, krematoryum içinde bir gaz odası yapıldı.
8 EKİM 1941
2. AUSCHWITZ’İN (BIRKENAU) İNŞAATI BAŞLADI
2. Auschwitz ya da Auschwitz-Birkenau’nun inşaatı Brzezinka’da başladı. Oswiecim yakınlarında, Auschwitz kamp kompleksi kapsamında kurulan bu üç kamptan en fazla mahkûm bulunduranı Auschwitz-Birkenau’ydu. Elektrik verilmiş dikenli tellerle ayrılmış ve SS muhafızlarının köpeklerle devriye gezdiği dokuz bölüme ayrılmıştı. Kampta kadınlar, erkekler, Romanlar (Çingeneler) ve Theresienstadt gettosundan sürülen aileler için bölümler vardı. Auschwitz-Birkenau, Almanların Avrupalı Yahudileri yok etme planında merkezi bir rol oynuyordu. 1943 yılının Mart ve Haziran ayları arasında dört büyük krematoryum inşa edildi. Hepsinde de bir adet soyunma odası, büyük bir gaz odası ve yakma fırınlarını içeren üç bölme vardı. Gaz verme faaliyetleri 1944 Kasım’ına kadar devam etti.
EKİM 1942
3. AUSCHWITZ KAMPI AÇILDI
Almanlar büyük Alman işletmesi I.G. Farben’e ait Buna sentetik kauçuk tesisine zorunlu iş gücü sağlamak amacıyla Monowice’te, Buna ya da Monowitz de denilen 3. Auschwitz’i kurdu. I.G. Farben, 3. Auschwitz’e 700 milyon Reichsmark’tan fazla yatırım yaptı (1942’de yaklaşık 1,4 milyon ABD doları). Zorunlu iş gücü için seçilen mahkûmlar, I. Auschwitz kampında kaydediliyor, sol kollarına kimlik numaraları dövme ile işleniyor, ardından Auschwitz’te ya da III. Auschwitz’e bağlı çeşitli alt kamplardan birinde zorunlu işçi olarak görevlendiriliyordu.
27 OCAK 1945
SOVYET ORDUSU AUSCHWITZ KAMP KOMPLEKSİNİ AZAT ETTİ
Sovyet ordusu Auschwitz’e girdi ve kalan mahkûmları özgürlüğe kavuşturdu. Kampta yalnızca birkaç bin mahkûm kalmıştı. Kampın azat edilişinden kısa süre önce, çoğu Yahudi olan hemen hemen 60.000 mahkûm kamptan ölüm yürüyüşüne çıkartıldı. Auschwitz’in zorla tahliyesi sırasında mahkûmlara vahşi şekilde muamele edildi ve birçoğu öldürüldü. SS muhafızları geride kalan herkesi vuruyordu. Kısa süreli mevcudiyetinde yaklaşık 1 milyon Yahudi Auschwitz’de öldürüldü. Öldürülen diğer kurbanlar arasında 70.000 ila 74.000 Polonyalı, 21.000 Roman (Çingene) ve 15.000 Sovyet savaş esiri vardı.
Paylaş: