Ozan Ekin Gökşin
Antisemitizm karşıtı sosyalistlerin en çok zorlandığı konu, antisemitizmin genişletilen tanımı ile sınırsız, sömürüsüz, devletsiz bir dünya arzusunun çelişiyor olması. Her ne kadar Yahudilerin dünyanın her yerinde özgürce yaşaması için çabalasa da, İsrail aleyhine edilmiş iki kelimeyle boynunda antisemit yaftasını görmek mümkün bu sosyalistin.
Bu konuda yazma ve kendimi sorgulama sebebim, Şalom’da yayınlanan Denis Ojalvo’ya ait “Kahrolsun İsrail!” başlıklı yazı.
Denis Ojalvo yazısında ABD Dışişleri Bakanlığı’nın antisemitizm tanımına referansla “Kahrolsun İsrail demek Yahudi aleyhtarlığı mıdır? Evet, öyledir! Şöyle ki, ABD Dışişleri Bakanlığının tarifine göre Yahudi halkının kendi kaderine sahip çıkma, bunun vasatı olan İsrail Devletinin mevcudiyetini reddedip meşruiyetini sorgulamak, modern Yahudi aleyhtarlığının tartışmasız çok belirgin bir özelliği” diyor. Peki gerçekten de öyle mi?
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın sitesinde yayınlanan ve Ojalvo’nun atıf yaptığı metin, güncel antisemitizm örnekleri ve İsrail’le bağlantılı antisemitizm örnekleri olarak iki parçadan oluşuyor. İsrail ile ilgili olan kısımda üç ana başlık bulunuyor: İsrail’i şeytanlaştırmak, İsrail’e çifte standart uygulamak ve İsrail’i gayrımeşru ilan etmek.
Hemen sonrasında ise italik yazıyla Ojalvo’nun gözden kaçırdığı bir cümle yer alıyor: “Bununla birlikte, başka ülkelere yapılan oranda bir İsrail eleştirisi antisemitizm olarak addedilemez.”
Beyin cimnastiği
İtalik olan ve gözden kaçan bölüm, bu metni kullanan kişiyi zor durumda bırakabiliyor. Ortadaki derin çelişkiyi aşabilmek için karşımızda iki ihtimal var. Ya Ojalvo’nun iddiasını temel alacağız ya da referans verdiği metni. Metni esas alırsak, diğer devletlere yapılan oranda İsrail’e yapılan eleştiriler, İsrail’in meşruiyetini sorgulamak ve reddetmek dahil, antisemitizm değildir. Metne göre, “kahrolsun İsrail” demek, “kahrolsun Yahudiler” demek değildir, şayet bu kişi “kahrolsun TC, kahrolsun ABD, kahrolsun Rusya” diyebiliyorsa. Yani, nihai hedefi tüm devletlerin ortadan kalkması olan sosyalistler derin bir nefes alabilir. Filistinli ve İsrailli, Arap ve Yahudilerin geleceği ortak inşa etmesi için gösterdikleri çabaya gönül rahatlığıyla destek olabilir.
Fakat, Ojalvo’yu temel alırsak, yani “modern Yahudi aleyhtarlığının tartışmasız çok belirgin bir özelliği” olarak sıraladıkları antisemitizmse, bu metni antisemit bir metin olarak kabul edebiliriz. Çünkü metin tartışmasız bir biçimde Ojalvo’nun iddia ettiğinin tersine bilgiler ihtiva ediyor. Ojalvo haklıysa, İsrail’in varlığının sorgulanmasına açık kapı bırakan bu metnin antisemitizme tolerans gösterdiği iddia edilebilir, daha da ileri gidilip antisemitizme tolerans gösteren bu metni savunan Ojalvo’nun kendinden nefret eden bir Yahudi olduğu söylenebilir. Elbette, bu çok saçma olurdu. Fakat, dini ve siyasi gerekçelerle İsrail muhalifi bir çok Yahudi aktivist maalesef bu sıfatlarla yaftalanabiliyor, bu da antisemitizmin flulaşmasına sebep oluyor.
Muhakkak, hiç şerh düşmeden, İsrail devletinin meşruiyetinin sorgulanmasını antisemitizm olarak gören tanımlar da vardır. Ojalvo, bu tanımlara atıf yapmayı tercih etse yahut hiç atıf yapmaksızın iddiasını dile getirse bu oksimoron durum oluşmazdı.
Bütün bunların dışında, Ojalvo’nun yazısındaki sitem ise haklı. Türkiye’de bir sürü antisemit ve ırkçı vakaya rahatlıkla rastlayabiliyoruz. Mesela ne yazık ki, Yunanistan, Kıbrıs, Ermenistan ve İsrail ile yapılan müsabakalar Türk milliyetçiliğinin şov alanına dönüyor ve bu konuda devletin her hangi bir yaptırımı söz konusu değil. Ve bu “protesto” görünümlü ırkçı şovlar Türkiyeli Ermeni, Rum ve Yahudilerin hayatlarını zorlaştırmaktan başka hiçbir anlam taşımıyor. Şayet Türkiye Cumhuriyeti’nin spor federasyonları, İsrail’in bulunduğu bir turnuvada yarışmayı kabul etmişlerse, İsrail takımları ile yapılan müsabakaların İsrail karşıtı eyleme dönüşmesi cezalandırılmalıdır. Ya taraftarların statlara girmesi engellenmeli ya İsrail takımını misafir eden kulübün güvenliği sağlayamaması cezalandırılmalı ya da ilgili branşın Avrupa federasyonu Türk takımını turnuvadan men etmeli.
Çifte standart
İsrail devletine yönelik eleştirilerde çifte standarttan yakınmak gayet normal. Hele ki, salt İsrail devletine yönelik bu eleştiriler, dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Yahudilerden hesap sormaya varabiliyorsa… Bunun en net örneği de Türkiye. Kendisini antisiyonist olarak lanse eden bir grup İsrail protestosunu bir sinagog önünde sonlandırıyorsa, Türkiyeli Yahudileri İsrail’e iki kelam etmesi için baskılıyorsa bunun adı net bir şekilde antisemitizmdir. Dünyadaki hiçbir meseleyi umursamayan, dini sebeplerle “salt İsrail eleştirisi” yapan ortodoks Yahudi grupların varlığı ise ayrı muamma.
Çifte standart mevzuunu tersten ele alıp kendimden bir örnek vermek istiyorum. Bir vicdani retçi olarak Türkiye’de ordunun sivil siyasete müdahalesinden, gerçekleşmiş darbelerden, Kürt illerindeki baskı ve şiddet politikasından ötürü, devletin tayin ettiği askerlik yasasını gayrımeşru ilan edip askere gitmiyorsam, çifte standart uygulamamak adına, İsrail vatandaşı bir gencin Filistin’deki işgale katılmak istememesine, zorunlu askerliğe, militarizme karşı durmasına, askerlik yasasını ihlal ederek hapse girmesine karşı bir şey yapmak zorundayım. İsrailli vicdani retçilerle, sarvanimlerle, dayanışmalıyım. Buna mecburum. Onun davasını kendi davam gibi görmeliyim tutarlılık adına. Bugün Kürt illerinde operasyona katılan erlere, itaatsizlik çağrısı yapıyorsam, İsrail vatandaşlarına da çağrı yapmak görevim olmalı. Bu, sırf İsrail’e yönelik açık bulup saldırmakla alakalı değil üstelik. Militarizm küresel bir olgu olduğu için bu konudaki mücadele de uluslararası olmak zorunda.
Aşikar ki, antisemitizmin tanımı ve sınırları daha uzunca süre tartışılacak. Temennim, bu tartışmanın bizleri antisemitizme karşı mücadeleden alıkoymaması.
Ozan Ekin Gökşin
Antisemitizm karşıtı sosyalistlerin en çok zorlandığı konu, antisemitizmin genişletilen tanımı ile sınırsız, sömürüsüz, devletsiz bir dünya arzusunun çelişiyor olması. Her ne kadar Yahudilerin dünyanın her yerinde özgürce yaşaması için çabalasa da, İsrail aleyhine edilmiş iki kelimeyle boynunda antisemit yaftasını görmek mümkün bu sosyalistin.
Bu konuda yazma ve kendimi sorgulama sebebim, Şalom’da yayınlanan Denis Ojalvo’ya ait “Kahrolsun İsrail!” başlıklı yazı.
Denis Ojalvo yazısında ABD Dışişleri Bakanlığı’nın antisemitizm tanımına referansla “Kahrolsun İsrail demek Yahudi aleyhtarlığı mıdır? Evet, öyledir! Şöyle ki, ABD Dışişleri Bakanlığının tarifine göre Yahudi halkının kendi kaderine sahip çıkma, bunun vasatı olan İsrail Devletinin mevcudiyetini reddedip meşruiyetini sorgulamak, modern Yahudi aleyhtarlığının tartışmasız çok belirgin bir özelliği” diyor. Peki gerçekten de öyle mi?
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın sitesinde yayınlanan ve Ojalvo’nun atıf yaptığı metin, güncel antisemitizm örnekleri ve İsrail’le bağlantılı antisemitizm örnekleri olarak iki parçadan oluşuyor. İsrail ile ilgili olan kısımda üç ana başlık bulunuyor: İsrail’i şeytanlaştırmak, İsrail’e çifte standart uygulamak ve İsrail’i gayrımeşru ilan etmek.
Hemen sonrasında ise italik yazıyla Ojalvo’nun gözden kaçırdığı bir cümle yer alıyor: “Bununla birlikte, başka ülkelere yapılan oranda bir İsrail eleştirisi antisemitizm olarak addedilemez.”
Beyin cimnastiği
İtalik olan ve gözden kaçan bölüm, bu metni kullanan kişiyi zor durumda bırakabiliyor. Ortadaki derin çelişkiyi aşabilmek için karşımızda iki ihtimal var. Ya Ojalvo’nun iddiasını temel alacağız ya da referans verdiği metni. Metni esas alırsak, diğer devletlere yapılan oranda İsrail’e yapılan eleştiriler, İsrail’in meşruiyetini sorgulamak ve reddetmek dahil, antisemitizm değildir. Metne göre, “kahrolsun İsrail” demek, “kahrolsun Yahudiler” demek değildir, şayet bu kişi “kahrolsun TC, kahrolsun ABD, kahrolsun Rusya” diyebiliyorsa. Yani, nihai hedefi tüm devletlerin ortadan kalkması olan sosyalistler derin bir nefes alabilir. Filistinli ve İsrailli, Arap ve Yahudilerin geleceği ortak inşa etmesi için gösterdikleri çabaya gönül rahatlığıyla destek olabilir.
Fakat, Ojalvo’yu temel alırsak, yani “modern Yahudi aleyhtarlığının tartışmasız çok belirgin bir özelliği” olarak sıraladıkları antisemitizmse, bu metni antisemit bir metin olarak kabul edebiliriz. Çünkü metin tartışmasız bir biçimde Ojalvo’nun iddia ettiğinin tersine bilgiler ihtiva ediyor. Ojalvo haklıysa, İsrail’in varlığının sorgulanmasına açık kapı bırakan bu metnin antisemitizme tolerans gösterdiği iddia edilebilir, daha da ileri gidilip antisemitizme tolerans gösteren bu metni savunan Ojalvo’nun kendinden nefret eden bir Yahudi olduğu söylenebilir. Elbette, bu çok saçma olurdu. Fakat, dini ve siyasi gerekçelerle İsrail muhalifi bir çok Yahudi aktivist maalesef bu sıfatlarla yaftalanabiliyor, bu da antisemitizmin flulaşmasına sebep oluyor.
Muhakkak, hiç şerh düşmeden, İsrail devletinin meşruiyetinin sorgulanmasını antisemitizm olarak gören tanımlar da vardır. Ojalvo, bu tanımlara atıf yapmayı tercih etse yahut hiç atıf yapmaksızın iddiasını dile getirse bu oksimoron durum oluşmazdı.
Bütün bunların dışında, Ojalvo’nun yazısındaki sitem ise haklı. Türkiye’de bir sürü antisemit ve ırkçı vakaya rahatlıkla rastlayabiliyoruz. Mesela ne yazık ki, Yunanistan, Kıbrıs, Ermenistan ve İsrail ile yapılan müsabakalar Türk milliyetçiliğinin şov alanına dönüyor ve bu konuda devletin her hangi bir yaptırımı söz konusu değil. Ve bu “protesto” görünümlü ırkçı şovlar Türkiyeli Ermeni, Rum ve Yahudilerin hayatlarını zorlaştırmaktan başka hiçbir anlam taşımıyor. Şayet Türkiye Cumhuriyeti’nin spor federasyonları, İsrail’in bulunduğu bir turnuvada yarışmayı kabul etmişlerse, İsrail takımları ile yapılan müsabakaların İsrail karşıtı eyleme dönüşmesi cezalandırılmalıdır. Ya taraftarların statlara girmesi engellenmeli ya İsrail takımını misafir eden kulübün güvenliği sağlayamaması cezalandırılmalı ya da ilgili branşın Avrupa federasyonu Türk takımını turnuvadan men etmeli.
Çifte standart
İsrail devletine yönelik eleştirilerde çifte standarttan yakınmak gayet normal. Hele ki, salt İsrail devletine yönelik bu eleştiriler, dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Yahudilerden hesap sormaya varabiliyorsa… Bunun en net örneği de Türkiye. Kendisini antisiyonist olarak lanse eden bir grup İsrail protestosunu bir sinagog önünde sonlandırıyorsa, Türkiyeli Yahudileri İsrail’e iki kelam etmesi için baskılıyorsa bunun adı net bir şekilde antisemitizmdir. Dünyadaki hiçbir meseleyi umursamayan, dini sebeplerle “salt İsrail eleştirisi” yapan ortodoks Yahudi grupların varlığı ise ayrı muamma.
Çifte standart mevzuunu tersten ele alıp kendimden bir örnek vermek istiyorum. Bir vicdani retçi olarak Türkiye’de ordunun sivil siyasete müdahalesinden, gerçekleşmiş darbelerden, Kürt illerindeki baskı ve şiddet politikasından ötürü, devletin tayin ettiği askerlik yasasını gayrımeşru ilan edip askere gitmiyorsam, çifte standart uygulamamak adına, İsrail vatandaşı bir gencin Filistin’deki işgale katılmak istememesine, zorunlu askerliğe, militarizme karşı durmasına, askerlik yasasını ihlal ederek hapse girmesine karşı bir şey yapmak zorundayım. İsrailli vicdani retçilerle, sarvanimlerle, dayanışmalıyım. Buna mecburum. Onun davasını kendi davam gibi görmeliyim tutarlılık adına. Bugün Kürt illerinde operasyona katılan erlere, itaatsizlik çağrısı yapıyorsam, İsrail vatandaşlarına da çağrı yapmak görevim olmalı. Bu, sırf İsrail’e yönelik açık bulup saldırmakla alakalı değil üstelik. Militarizm küresel bir olgu olduğu için bu konudaki mücadele de uluslararası olmak zorunda.
Aşikar ki, antisemitizmin tanımı ve sınırları daha uzunca süre tartışılacak. Temennim, bu tartışmanın bizleri antisemitizme karşı mücadeleden alıkoymaması.
Paylaş: