Eminönü’nden kopup, Kasımpaşa, Fener, Balat üzerinden gelen Şehir Hatları Vapuru, Hasköy İskelesi’ne de uğrayarak Eyüp’e kadar olan yolculuğuna devam edecek. Suya üfleyecek Yona, çocukların korktuğu yalnızlığını suya üfleyecek. Eskiden sinagog olan dökümhaneye gidecek duaya, demir eriyiklerinin içinde iriliğini gizleyecek.
Yona’nın tavşanları var, beyaz. Soğuk geldiğinde kendi tüylerini yolup örtüyorlar yavrularını. Yona’nın tüyleri var beyaz, içinde, o yolamıyor, çocukları yok. Yona tersanenin orada dolaşmayı seviyor, reçine kokusunu. Haliç’in balığının bol olduğu günlerde suya eğilip ağzıyla balık tutanı seyrediyor uzaktan, gemi işçileri hayır demiyorlar tenekedeki balığı paylaşmaya.
Her akşamüstü vapurdan inen yolculara bakıyor, alacakları yolu hesaplaması aylaklığından. Önce çeşmeyi geçecekler, İskele Sokağı boyunca, anayola kadar yürüyecekler. Anayolu geçtikten sonra 20 adımlık bir yokuş sonunda önce kiliseye, sonra da soldan ilerleyerek camiye varacaklar, oradan da yollar ayrılacak. Kimisi daha yokuşa başlamadan Aksüt eczanesine midesinde bir sancıyla girecek, kimisi direk kahveye gidip bir demli çay söyleyecek. Kimisi fırından ekmek, Madam Sara’nın bakkal dükkânından peynir alacak, zeytinle, kimisi de Yani’nin berber dükkânına uğramadan edemeyecek. Yalnızlığı tırmanıyor. O ise bir şeyleri ayazmaya söyleyecek ve tavşanlarına. Mesela sokak isimlerinin değiştiğini; Basmacı Avram Sokağı’nın Basmacı Ruşen Sokağı’na, Terzi Hayim Sokağı’nın da Terzi Kasım Sokağı’na dönüştürüldüğünü.
Hasköy sırtlarında Tutacı Sokağı ile Yıldırım Sokağı arasında kalan Yahudi mezarlığına gidip gelmesini de kimse sormayacak, rüyalarını da. Suya üflemesi Yona’yı yetişkin yapacak.
Eminönü’nden kopup, Kasımpaşa, Fener, Balat üzerinden gelen Şehir Hatları Vapuru, Hasköy İskelesi’ne de uğrayarak Eyüp’e kadar olan yolculuğuna devam edecek. Suya üfleyecek Yona, çocukların korktuğu yalnızlığını suya üfleyecek. Eskiden sinagog olan dökümhaneye gidecek duaya, demir eriyiklerinin içinde iriliğini gizleyecek.
Yona’nın tavşanları var, beyaz. Soğuk geldiğinde kendi tüylerini yolup örtüyorlar yavrularını. Yona’nın tüyleri var beyaz, içinde, o yolamıyor, çocukları yok. Yona tersanenin orada dolaşmayı seviyor, reçine kokusunu. Haliç’in balığının bol olduğu günlerde suya eğilip ağzıyla balık tutanı seyrediyor uzaktan, gemi işçileri hayır demiyorlar tenekedeki balığı paylaşmaya.
Her akşamüstü vapurdan inen yolculara bakıyor, alacakları yolu hesaplaması aylaklığından. Önce çeşmeyi geçecekler, İskele Sokağı boyunca, anayola kadar yürüyecekler. Anayolu geçtikten sonra 20 adımlık bir yokuş sonunda önce kiliseye, sonra da soldan ilerleyerek camiye varacaklar, oradan da yollar ayrılacak. Kimisi daha yokuşa başlamadan Aksüt eczanesine midesinde bir sancıyla girecek, kimisi direk kahveye gidip bir demli çay söyleyecek. Kimisi fırından ekmek, Madam Sara’nın bakkal dükkânından peynir alacak, zeytinle, kimisi de Yani’nin berber dükkânına uğramadan edemeyecek. Yalnızlığı tırmanıyor. O ise bir şeyleri ayazmaya söyleyecek ve tavşanlarına. Mesela sokak isimlerinin değiştiğini; Basmacı Avram Sokağı’nın Basmacı Ruşen Sokağı’na, Terzi Hayim Sokağı’nın da Terzi Kasım Sokağı’na dönüştürüldüğünü.
Hasköy sırtlarında Tutacı Sokağı ile Yıldırım Sokağı arasında kalan Yahudi mezarlığına gidip gelmesini de kimse sormayacak, rüyalarını da. Suya üflemesi Yona’yı yetişkin yapacak.
Özgür Gündem, 2004, gözden geçirilmiştir.
Paylaş: