9 Mart 1936’da Polonya’nın Przytyk kasabasında üç Yahudi öldürüldü, altmıştan fazla kişi yaralandı. Saldırıdan sonraki günlerde, pogrom komşu kasabalara da yayıldı.
Kaynak: USHMM
Pogrom bittiğinde neredeyse 80 Yahudi öldürülmüş, 200’den fazlası ise yaralanmıştı. 1935–1937 arasında Yahudilere karşı şiddet Polonya’nın orta bölgelerinde yaygındı. Yahudi karşıtı pogromlar, örneğin Czestochowa, Lublin, Bialystok ve Grodno’da oldu.
Holokost’tan önce Avrupa’da Yahudilerin hayatı
Naziler 1933’te Almanya’da iktidara geldiğinde Yahudiler Avrupa’nın her ülkesinde yaşıyordu. O ülkelerden biri de Polonya’ydı. II. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından işgal edilen ülkelerde toplamda yaklaşık dokuz milyon Yahudi yaşıyordu. Savaş sonunda her üç Yahudi’den ikisi ölecek ve Avrupa’daki Yahudi hayatı kalıcı bir biçimde değişecekti.
1933’te en büyük Yahudi nüfusu Polonya, Sovyetler Birliği, Macaristan ve Romanya’da olmak üzere, Doğru Avrupa’da yoğunlaşmıştı. Doğu Avrupa’daki Yahudilerin birçoğu büyük oranda Yahudi şehirlerinde ya da shtetl adı verilen köylerde yaşıyordu. Doğu Avrupa Yahudileri, çoğunluğun kültürünün içinde azınlık olarak ayrı bir hayat sürüyordu. Kendi dillerini, Almanca ve İbranice unsurlar içeren Yiddiş dilini konuşuyorlardı. Yiddiş kitaplar okuyor, bu dildeki tiyatroları, filmleri izliyorlardı. Daha büyük şehirlerde genç Yahudi nüfusu modern yaşam ve giyim biçimini benimsemeye başladıysa da, yaşlı olanlar çoğu zaman geleneksel kıyafetler giyiyor, erkekler şapka veya takke takıyor, kadınlar da saçlarını peruk veya başörtüsüyle kapatıyordu.
Karşılaştırma yapmak gerekirse, Batı Avrupa’daki (Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda ve Belçika) Yahudiler daha az nüfusa sahipti ve Yahudi olmayan komşularının kültürünü benimseme eğilimindeydi. O ülkelerin insanları gibi giyiniyor ve konuşuyorlardı, geleneksel dinî uygulamalar ve Yiddiş kültürü hayatlarında daha az rol oynuyordu. Doğu Avrupa Yahudilerine göre daha fazla örgün eğitim alma, şehirlerde ve kasabalarda yaşama eğilimindeydiler.
Yahudiler çiftçi, terzi, fabrika işçisi, muhasebeci, doktor, öğretmen ve küçük işletme sahibi olarak, hayatın her alanında görülüyordu. Bazı aileler zengin, çoğu ise fakirdi. Birçok çocuk zanaat ya da ticaretle uğraşmak için okulu erken bırakıyor, diğerleri ise eğitimlerini üniversite düzeyinde devam ettirmek istiyordu. Tüm farklılıklara rağmen, hepsinin ortak bir özelliği vardı: Nazilerin 1930’larda Almanya’da iktidara yükselişiyle, hepsi de potansiyel kurban hâline geldi ve hayatları sonsuza dek değişti.
9 Mart 1936’da Polonya’nın Przytyk kasabasında üç Yahudi öldürüldü, altmıştan fazla kişi yaralandı. Saldırıdan sonraki günlerde, pogrom komşu kasabalara da yayıldı.
Kaynak: USHMM
Pogrom bittiğinde neredeyse 80 Yahudi öldürülmüş, 200’den fazlası ise yaralanmıştı. 1935–1937 arasında Yahudilere karşı şiddet Polonya’nın orta bölgelerinde yaygındı. Yahudi karşıtı pogromlar, örneğin Czestochowa, Lublin, Bialystok ve Grodno’da oldu.
Holokost’tan önce Avrupa’da Yahudilerin hayatı
Naziler 1933’te Almanya’da iktidara geldiğinde Yahudiler Avrupa’nın her ülkesinde yaşıyordu. O ülkelerden biri de Polonya’ydı. II. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından işgal edilen ülkelerde toplamda yaklaşık dokuz milyon Yahudi yaşıyordu. Savaş sonunda her üç Yahudi’den ikisi ölecek ve Avrupa’daki Yahudi hayatı kalıcı bir biçimde değişecekti.
1933’te en büyük Yahudi nüfusu Polonya, Sovyetler Birliği, Macaristan ve Romanya’da olmak üzere, Doğru Avrupa’da yoğunlaşmıştı. Doğu Avrupa’daki Yahudilerin birçoğu büyük oranda Yahudi şehirlerinde ya da shtetl adı verilen köylerde yaşıyordu. Doğu Avrupa Yahudileri, çoğunluğun kültürünün içinde azınlık olarak ayrı bir hayat sürüyordu. Kendi dillerini, Almanca ve İbranice unsurlar içeren Yiddiş dilini konuşuyorlardı. Yiddiş kitaplar okuyor, bu dildeki tiyatroları, filmleri izliyorlardı. Daha büyük şehirlerde genç Yahudi nüfusu modern yaşam ve giyim biçimini benimsemeye başladıysa da, yaşlı olanlar çoğu zaman geleneksel kıyafetler giyiyor, erkekler şapka veya takke takıyor, kadınlar da saçlarını peruk veya başörtüsüyle kapatıyordu.
Karşılaştırma yapmak gerekirse, Batı Avrupa’daki (Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda ve Belçika) Yahudiler daha az nüfusa sahipti ve Yahudi olmayan komşularının kültürünü benimseme eğilimindeydi. O ülkelerin insanları gibi giyiniyor ve konuşuyorlardı, geleneksel dinî uygulamalar ve Yiddiş kültürü hayatlarında daha az rol oynuyordu. Doğu Avrupa Yahudilerine göre daha fazla örgün eğitim alma, şehirlerde ve kasabalarda yaşama eğilimindeydiler.
Yahudiler çiftçi, terzi, fabrika işçisi, muhasebeci, doktor, öğretmen ve küçük işletme sahibi olarak, hayatın her alanında görülüyordu. Bazı aileler zengin, çoğu ise fakirdi. Birçok çocuk zanaat ya da ticaretle uğraşmak için okulu erken bırakıyor, diğerleri ise eğitimlerini üniversite düzeyinde devam ettirmek istiyordu. Tüm farklılıklara rağmen, hepsinin ortak bir özelliği vardı: Nazilerin 1930’larda Almanya’da iktidara yükselişiyle, hepsi de potansiyel kurban hâline geldi ve hayatları sonsuza dek değişti.
Paylaş: