Arşiv Makaleler

Endulko*

Sükunet suyunu başucuna koydum, hastaya içirilmeden önce bir süre açık havada

bırakılması gerektiğini de öğrenmiştim. Ben doktoru çağıralım desem de, gramama Ester, “Endulko iyidir, iyileştirir beni” diye diretiyordu. Gramama yürüyemediğinden hamama gidemiyorduk, oysa bolca terleyip hastalığı atması gerekiyordu. Endulko’dan önce bir sürü çareler denedik tabii. Kaparalar yaptı annem, komşulara dağıttı. Bir hahamın mezarına gidip dualar okuduk, hatta Aravit duasında grampapa sinagogta Azrail’in kafasını karıştırmak için gramama için yeni adlar bile uydurdu.

Daha dün zeytinyağı gönderdim sinagoga, hastalık evin içinden akıp gitsin diye. Bir

zamanlar dikiş atölyesi olan gramama Ester’in gelinlik diktiği kadınlar ziyarete

geldiğinde, onlara su bardaklarının dizili olduğu bir tepside dulse de bimbrio ikram ediyorum. Ayva reçelini en çok seven de Nisimaçi, komşunun küçük oğlu. Sağolsun Nisimaçi! Şu bitki köklerini toplayıp getirmese, iyileşemeyecek sedefleri gramamanın. Bir de kaşımasa onları, duramıyor, kaşıdıkça sedeflerin parlaklığı onu geçmişine götürüyormuş. Keyiflenmesi için ona kahvesini götürüyorum, bir yandan da gözüm üzeri çoktandır örtülü duran eski Singer dikiş makinesine takılıyor.

Gramama Ester yüksük parmağına felç indiğinden beri dikemiyor ancak uykusunda,

“sıraya girerseniz sizinkini de dikerim” diye sayıklıyor. Sıklıkla anlattığı öyküyü yeniden hatırlıyorum:

1934 Temmuzunun Kırklareli’sinde geleneksel Kırkpınar güreşlerinin yapıldığı sıralarda, orada yaşayan Yahudi ailelere yönelik ciddi saldırılar olmuş. Birçok Yahudi ailenin evine zorla girilerek evleri yağmalanmış, eşyaları ve anıları tahrip edilmiş. Büyükannelerin evine de dalan yağmacılar, daha yeni aldığı dikiş makinesini sırtlayıp götürmeye kalkınca, gramama iri yarı olan adamı öyle bir azarlamış ki adam makinayı elinden düşürüp aceleyle evden çıkmış. Bu olayların yıldırıcılığı, birçok ailenin mallarını değerlerinin çok altında elden çıkararak, İstanbul’a göç etmesine neden olmuş.

Makinenin üzerinden örtüyü kaldırıyorum, ipliği geçiriyorum, zikzak yaparak

çıkarıyorum gramamanın geçmişinden kötü anılarını ve kendiminkine geçiriyorum.

İçeriden bana sesleniyor: ”Çikitika, nereden geliyor bu dikiş sesleri?”

Gülümsüyorum.

*Endulko: Yahudilerin İspanya’dan getirdikleri ruhani bir tedavi yöntemi.

**Bu yazıyı, Erol Haker’in “Bir Zamanlar Kırklareli’de Yahudiler Yaşardı…“ kitabını

keyifle okuduktan sonra yazdım.

İlk yayımlandığı yer: Özgür Gündem / 2004