Makaleler Röportajlar

Gayrimüslim Öğrencilere LGS’de Adaletsizlik Devam Ediyor – Betsy Penso

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi sorularını Tarih soruları ile karşılaştırarak şıklarından kontrol ettiğimiz, sağlama yaptığımız ve çok daha adaletli bir sistemi geçmişte bıraktık. Devir zorunlu din dersi gibi zorunlu din sorularının, din dersinden muaf olanlara adil bir sistem sağlamaktan kaçınmanın devri.

Öncelikle belirtmek gerek, mevzu yeni değil. Ancak sistemde herhangi bir değişiklik yapılmıyor. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi nezdinde 2018 senesinde açılan idari davadan hala olumlu bir haber yok. Çözüm bulamamış öğrenci ve veliler, kaderlerini kabul etmiş bir şekilde kalifiye birer lise aramakla meşguller.

Bu kaçıncı sistem değişikliği bilemem ama, son sisteme göre Lise Giriş Sınavı (“LGS“) ortaöğretimi bitiren öğrencilere iki oturum halinde sunuluyor. İlk oturum 50 soru ve 75 dakikadan oluşuyor. Katılımcılar bu sürede Türkçe, tarih, din gibi sözel derslerin sorularına maruz kalıyorlar. İkinci oturum ise 40 soru ve 80 dakikadan oluşuyor. Öğrenciler ikinci oturumda matematik ve fen gibi sayısal derslerin sorularından sorumlular.

Birinci oturumda sunulan din sorularına alternatif, din dersinden muaf öğrencilerin çözebilecekleri herhangi bir soru grubu yok. Sistem, herkese “kendi dininden sorumlu olmak” gibi bir çözüm sunmaya çalışsa da bu sistem pratikte başarılı ve adaletli değil. Bunun nedenlerin en başında elbette bu çözümü yalnızca azınlık okullarında okuyan gayrimüslimlere, yani din dersinden muaf olmayan öğrencilere tanıması. Bu durumda, azınlık okullarında okumamayı tercih eden Yahudi ve Hristiyanlara (Rum ve Ermenilere) sınavda kendi dinlerine ilişkin sorular gelmiyorken; azınlık okulu açma hakkı olsa belki okumayı tercih edecek diğer Hristiyanlara (örneğin Süryanilere) da kendi dininden soruların gelmesi imkansız. Sistemin kanımca adaletli olmamasının bir diğer sebebi ise, Müslüman öğrencilerin sorumlu oldukları konuların Milli Eğitim Bakanlığı’nca (“MEB“) hazırlanmış kitaplarla çerçevesi açıkça çizilmişken, Yahudilere ve Hristiyanlara yöneltilen soruların tam anlamıyla MEB’e bağlı olmaması.

Azınlık okullarında okumayan gayrimüslim öğrencilerin, kendi okullarında okutulan din dersine çalışıp, Müslüman sınavına girmeyi tercih etme hakları yok. Bu öğrenciler 75 dakika olarak düzenlenmiş ilk oturumu diğer öğrencilerden 15 dakika önce terk etmek zorunda kalıyorlar. Rakiplerinden daha az soru çözüyorlar ve girmemiş oldukları din kültürü bölümü için bambaşka bir puanlama sistemine tabi oluyorlar.

Din dersinden muaf öğrencilerin puanlarının hesaplanmasında kullanılan formül

2019 LGS Kılavuzu’na göre, muaf öğrencilerin din puanı, öğrencinin diğer testlerde elde ettiği ağırlıklı standart puanı toplamının en yüksek sonuca oranı ile din kültürü sınavından alınabilecek en yüksek puanın çarpılması ile elde ediliyor. Diğer bir deyişle, öğrencinin diğer derslerdeki başarısı veya başarısızlığı din kültürü sınavına yansıtılıyor. Uygulamada din sorularının ortalama bir sözel sorusuna göre daha kolay olduğunu bildiğimden çok bariz bir adaletsizlik olduğunu düşünsem de geçtiğimiz Haziran ayında kardeşi LGS’ye giren bir öğrencinin ablası bana “Din soruları eskisi gibi ahlak sorularından oluşmuyor. Eskiden ‘Hangisi kötü bir davranıştır?’ gibi basit soruların ‘yalan söylemek’ gibi cevapları olurdu; artık Müslüman öğrencilerin de bu denli kolay sorular çözmediğini” söylüyor.

Öğrencilerin bu konuda neler hissettiklerini görmek için, Büyükada’da gençlerin de sıkça takıldığı bir restorana giderek onlarla söyleştim. Ulus Özel Musevi Lisesi’nde (“UOML“) okuyan ve okumayan birer öğrenci ve çocuğu bu sene sınava girmiş bir çift ile görüştüm.

Yahudilik soruları sorulsaydı sınavda daha başarılı olur muydum bilmiyorum, sorular zor. Bu durum beni kötü etkiliyor, keşke kağıdımı geri almasalar. Ben sınavdan 15 dakika erken çıktım. Geriye dönüp diğer sorulara bakamadım. Puanım da bu sebeple düşük geliyor, bu da beni kötü etkiliyor. Bu durum benim hedeflediğim okula girme ihtimalimi de etkiliyor. Din sorularını çözmüş olsam puanım herhalde bir 10 puan daha fazla olurdu. O zaman Saint Benoit Fransız Lisesi’ne puanım yetecekti.
(CS, 14, E) Sınavdan muaf olan CS, din sorularının zor olsa da, sınava girebilmiş olsa puanını pozitif yönde etkileyeceğini söylüyor. CS halihazırda, aldığı puanla merkezi yerleştirme sistemi ile girmeyi hedeflemeyi okula kayıt yaptırabilmiş değil.

Annesi ise benzer şekilde durumdan şikayetçi: “Din sorularını çözememeleri total puana negatif olarak yansıyor. Normalde din soruları çok zor olmuyor, bu sorular için öngörülen süre 15 dakika. Anladığım kadarıyla öğrenciler din sorularını 5 dakikada çözüp kalan 10 dakikayı diğer zorlandıkları sorularda harcayabiliyorlar. Benim çocuğumun 15 dakikası ise tamamen gidiyor.

Şikayetçi anne çözümün sınava muafiyet koymamasıyla sağlanabileceğini söylüyor: “Burada bir haksızlık var. Bu çocuk Yahudiyse, onun da Yahudi sorusunu çözme hakkı olmalı.

Baba ise puanlardan çok durumun psikolojik açıdan yıkıcı olduğunun altını çiziyor: “Bence tüm bu olayda en kötü şey, çocuğun 15 dakika önce sanki bir problemi varmış gibi dışarıya çıkarılması. Sanki kopya çekmiş gibi, diğer öğrenciler benim çocuğuma bakıyor.

Diğer taraftan sınav ortamında da öğrenciler dinini açıklamak ve ayrımcılığa maruz kalabileceği gerçeğini de bana anımsatıyorlar. “Benim çocuğum Anadolu Yakası’nda bir okulda sınava girdi. Kocaman okulda sadece o ve bir kişi daha vardı sınavdan muaf olan. Kapıdaki listenin üzerinde oğlumun adının yanında ‘muaf’ yazıyordu. Başka bir veli bunu görüp ‘Aaa, muaf ne demek ki?’ diye sordu.

Öğrencilerin kaderini belirleyecek teş atışlık bir sınavda olası bir antisemitizm vakasını önlemek imkansızken, çocuklar listede ‘muaf’ olduklarının belirtilmesiyle bir o kadar hedef gösterilmiş oluyorlar.

Aile bireyleri bir ağızdan aynı çözümü savunuyor: “Bence doğru olan herkese kendi dinine ilişkin soru sormak; azınlık okulunda okusun veya okumasın.

UOML’de okuyan SA sınavın din sorularına ilişkin kısma nasıl hazırlandıklarını şöyle anlatıyor: “Okul müdürümüz bizi LGS’ye dört ay kala haftada bir veya iki defa olmak üzere sadece LGS tipi din çalıştırmaya başladı. Bize bir kitapçık hazırladılar. İçerisinde konu anlatımı vardı. Sonra da 100 soruluk din kültürü testi verdiler. Biz de bu kitapçığı okuyarak ve soruları çözerek sınava çalıştık.” (SA, 14, K)

Ben din sorularının arasında sadece 1 hata yaptım. Sınav çok kolay değildi, arkadaşlarım arasında 2 yanlış yapan da var, 4 yanlış yapan da var. Ama aslında okulun verdiği materyale çalışırsan gayet rahat bir sınavdı.

SA, UOML’de okumayan öğrencilerin bir adaletsizlikle yüzleştiklerinin farkında: “Azınlık okulunda okumayan Yahudi öğrencilerin sınavdan erken çıkması bence eşitsizlik. Ben süremin çoğunu Türkçe sorularına harcarken, onlar sınavı 15 dakika erken terk etmek zorunda kaldılar. Mesela ben din sorularını çözememiş olsam puanım çok daha düşük olacaktı.

Hedefi sınava çalışırken dahi sadece okulundan burs almak olan SA, “Benim puanım şu anda yabancı okullara yetmiyor. Ben UOML’de burslu olarak okumaya devam edeceğim.” diyor.

Öğrenciler ile sohbetimiz sırasında, arka masada okuyan kasketli gençlerden birinin sınavın Şabat günü yapılmış olması sebebi ile sınava girmediğini öğreniyorum. Sınava girse Şabat kurallarını ihlal edeceği için bu öğrenci Yahudi sorularını çözmek veya dersten muaf olma sıkıntısına girme lüksü dahi olmamış.

Kanımca, azınlık okullarında okumayan gayrimüslim öğrencilere kendi dinlerinde sorular verilmesi pratik anlamda kısa sürede gerçekleştirilebilecek en kolay çözüm. Devlet bu öğrencilerin muaf olduklarını biliyorsa, hangi soru kitapçığını da hazırlatacağını da bilebilecek veriye zaten sahip. Zaten her sene toplamda kaç gayrimüslim için özel soru kitapçığı hazırlatılacak ki! Diğer taraftan bu sistemin de yeterince adil olduğunu düşünmediğimi belirtmekte yarar var. Yahudilik soruları Müslüman sorularından daha kolay veya zor olabilir, bu yine pek çok tartışmaya sebebiyet verebilecektir. Daha adil olan, eski sisteme dönülerek dileyenin dilediği soru grubunu çözmesi ve öğrencilerin sınav salonlarında fişlenmemeleri olacaktır.