Genç Yahudiler Anlatıyor Röportajlar

Yakup Anlatıyor: “Müslüman olmadığını söyleyemeyeceğin yerler var”

teror

Fotoğraf: nevesalom.org

‘‘Geçmişteki azınlık karşıtı olaylar, bugün Yahudilerin kimliğini çok fazla sokağa yansıtamamalarına yol açmış. Artık bugün, bir Yahudi’nin, bu ülkede yaşarken Müslüman olmadığını söyleyeceği insan var, söyleyemeyeceği yer var.’’

Yakup, 2012 Yazında kendisiyle görüşme yaptığım sırada 31 yaşında bir iş adamı idi. O, toplumda Yahudi olmakla İsrailli olmanın ayırt edilmemesinden ve yabancı olarak damgalanmaktan rahatsızlık duymakta. Yakup, Türkiye’de Yahudi kimliğinin asimilasyon nedeniyle de gün geçtikçe eridiğini düşünüyor. Yakup şöyle devam ediyor: “Dil olmadığı için ve dine verilen önem azaldığı için toplum asimile oluyor. Maalesef asimile olmakta. ‘Maalesef’ çünkü ben kimliğimi isterdim. 2050’de Türkiye’de Yahudilik belki kalır ama o Yahudiler de ne kadar Yahudi olur?’’. Sözü ayrıntılı bir şekilde kendisine veriyorum…

Yahudileri toplumun içinde nerede görüyorsunuz? Sizce Yahudilerin, toplumu oluşturan diğer unsurlardan farkı var mıdır? Varsa nedir/nelerdir?

Büyük toplumun elit kesimi, diğer insanlardan farklı olmadığımızı düşünüyor. Diğerleri ise, varlığımızdan dahi habersiz veya hor görüyorlar Yahudileri. Hiçbir farkı yoktur Yahudilerin aslında. Sadece Yahudilerin toplumu oluşturan diğer topluluklardan daha eski geçmişi vardır.

Yahudi olmayanlar, Yahudi olmayı İsrailli olmakla eş görüyorlar. Bir insanın hem Yahudi hem Türk olabileceğine inanmıyorlar. Benim için İsrail son sırada geliyor. İsrail’de sadece akrabalarım var, hiçbir bağım yok. Hiç de oraya gidesim yok. İsrail, bizim için son kaçış noktasıdır, eğer burada işler kötüye giderse… Çünkü İsrail’in bir özelliği var, bizi sorgusuz sualsiz kabul ediyor.

Ama ben kesinlikle öyle ayırdetmiyorum insanları. Biz de Türküz sonuna kadar Türküz ve insanlar bizi İsrailli zannediyor ama benim hiçbir alakam yok İsrail’le. İsrail öyle bayıldığım bir yer de değil, çok gitmek isteyeceğim bir yer de değil, Allah gitmek zorunda bırakmasın diyebileceğim bir yer sadece. Bizim için son kapı sadece yani.

Bizim toplumumuz, Türk toplumuna her zaman aşırı bağlı ve aşırı saygılıdır. Yazılı olmayan bir kuraldır bu. Bizde çok fazla ses yükseltmek hoş karşılanmaz aslında.

Yani sana şöyle söyleyeyim; aklı başında Yahudilerin hepsi çok laiktir, çok Atatürkçüdür ve vatanına çok bağlıdır. Yani belki yüzlerce, binlerce Yahudiyi zamanında yapılan Cumhuriyet Mitinglerinde veya 10 Kasımlarda yürüyüşlerde gördün. Yani gerek Atatürk’e gerek laik Türkiye Cumhuriyeti’ne çok bağlıdırlar. Ama belki biraz da korktuklarından çok bağlıdırlar. Ama bu bağlılığı da, sokağa çıkıp bağıramazlar çok fazla kendi başlarına.

Geçmişteki azınlık karşıtı olaylar, bugün Yahudilerin kimliğini çok fazla sokağa yansıtamamalarına yol açmış.

Sizce günümüz Yahudi kimliği neye/nelere dayanmaktadır? (Örneğin dilin, dinin, kültürün önemi nedir?) Sizce bu kimlik modernleşme sürecinde değişmiş midir? Değiştiğini düşünüyorsanız bu değişimi nasıl yorumluyorsunuz? Sizin Yahudi kimliğiniz neye, nelere dayanmaktadır?

Cumhuriyet tarihi boyunca Yahudilerin Yahudilikle ilişkisi, 1950’lere 60’lara kadar, gayet kuvvetli. Bunda tabii İspanyol kültürünün, Ladino kültürünün etkisi var. İsrail’in kurulmasıyla beraber çok patriotik olanların, dinine çok bağlı olanların bir kısmı göç etti. Burada kalan da çok oldu ama bu insanlar yavaş yavaş asimile olmaya başladı. Yani asimilasyonun başlangıcı aslında 50’ler 60’lar.

6-7 Eylül Olayları gibi olaylar… O olaylardan sonra da, insanlar biraz kendilerini saklamaya başladılar. Yani, bu toplumda azınlık olduğunu saklamaktan korkmayan insanlar, hatta bu şehrin sahibi olduğunu düşünen insanlar, dışarıdan gelen insanların misafir olduğunu düşünen insanlar artık kendilerini misafir olarak görmeye ve kendilerini saklamaya başladılar.

Çünkü neden? Korkmaya başladılar. Yani bir zamanlar çok olan insanlar şehirde şimdi azınlık olmaya başladılar. İşte bu yüzden korkmaya başladılar.

Dilin, Yahudi kimliğinde önemi vardı ama dilin önemi kayboldu. Şalom’un Ladino dilindeki sayfalarını anlayan kalmadı artık. Ladino, benim jenerasyonda kayboldu. Ailem ise rahat konuşuyor. Ladino, 500 sene önce göçtüklerindeki dil. Eski İspanyolca işte. Yani İspanya’da konuştuğun zaman Ladino şey diyorlar, ‘sen bu eski İspanyolcayı nereden biliyorsun?’  Biz tabii 1400’lerde İspanya’dan çıktığımız için o İspanyolcayı biliyoruz.

Toplumda dinin önemi çok az artık. 50 sene önce bir Musevi olmayan ile evlenmek, akıldan bile geçirilmezdi. Şimdi ben bir Yahudi olmayan kızla evlenirsem eğer, benim annem biraz üzülür ama sonra geçer gider, sonra unutur.

Kültür derken, Sefarad kültürü var, ama çok da öne çıkan bir kültür değil. Artık kalmadı kültür parçalandı. Tahminen 20-30 sene sonra Türkiye’de Yahudi kalmaz. Çünkü asimile olacak. Mix mariage [karma evlilik] denilen şey. Şu anda kimliğinde Yahudi olup, hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar var.

Modernleşme sürecinde değişti tabi bu kimlik. Yahudi toplumunun asimile olduğuna inanıyorum. Dil olmadığı için ve dine verilen önem azaldığı için toplum asimile oluyor. Maalesef asimile olmakta. ‘‘Maalesef’’ çünkü ben kimliğimi isterdim. 2050’de Türkiye’de Yahudilik belki kalır ama o Yahudiler de ne kadar Yahudi olur?

Benim Yahudi kimliğim ise dine, yani daha doğrusu din temelli bir kültüre dayanıyor. Yoksa Yahudileri artık ortak birleştiren bir şey yok.

Sizce Yahudiler arasında, Yahudi kimliğine bakış konusunda, kuşaklar arasında farklar var mıdır? Varsa bu farklılıklar nedir? Nedenleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Evet, farklar var. Benim babaannem ile benim aramda fark var. Babaannem, biz Türk değiliz der. Ben bir arkadaşıma gittiğimde ‘Türk mü Yahudi mi’ diye soruyor. ‘Türk mü’ derken Müslüman mı demek istiyor. Benim algımda ‘Türk’ olmak, çok daha kapsayıcı. Biz de askerlik yapıyoruz, vergi veriyoruz mantığıyla bakıyorum ben. Anayasal versiyonuna bakıyorum ben.

Türkiye’de Yahudiler, 50 sene önce çok rahat yaşıyorlardı. Çünkü gettolarda yaşıyorlardı. Galata’da doğan Yahudi, Galata’dan çok fazla çıkmıyordu.

Bu kuşaklar arası farkların nedenleri ise; yaşamlar, toplum, çevre, onun [babaannemin] yaşadığı çevre, benim yaşadığım çevre.

Yahudi kimliğinizden ötürü hiç dışlandığınızı düşündünüz mü, kurum ya da kişilerden baskı gördünüz mü? Bu konularda sizden önceki kuşaklardan daha şanslı mı, daha şanssız mı olduğunuzu düşünüyorsunuz? Yoksa zamanla değişen bir şey olmadığını mı düşünüyorsunuz?

Hayır, ben burada antisemitizm yaşamadım henüz. Ben nerede, nasıl davranmam gerektiğini bildiğim için kimseden baskı görmedim. Bu Mavi Marmara olayı nedeniyle yürüyüşler yapıldı, sinagoglara pankartlar asıldı. Polis daha çok güvenlik yaptı. Dolayısıyla baskı altına girdik tabii. Ama öte taraftan kimse bana sokakta ‘‘pis Yahudi’’ demedi. Bence, bizden önceki kuşaklardan daha şanssızız.

Çünkü eskiden daha dar bir alanda yaşanılıyordu ve dinler arası anlayış vardı, toplum birbirine karşı daha hoşgörülüydü. Gittikçe muhafazakârlaşan bir toplum var ve maddileşen.

Ama bir yandan da değişti zamanla her şey. Çünkü biz Türk toplumuyla iç içe entegre yaşamaya başladık. Daha içe dönükten daha dışa dönük oldu. Bunun nedeni azalmak ve ticaret mecburiyeti.

Eğer biz Belçika’da yaşıyor olsaydık, bizim gençliğimizin %90’ı Yahudi olduğunu unuturdu. Şu anda üzerimizde biraz baskı olduğu için, biraz anti-semitik, anti-laik bir ortam olduğu için insanlar unutmuyor Yahudi olduklarını.

Artık bugün, bir Yahudinin, bu ülkede yaşarken Müslüman olmadığını söyleyeceği insan var, söyleyemeyeceği yer var. Kendi sosyal ortamımda da arkadaşlarımın çoğu Yahudi. Takıldığım yerlerdeki Yahudi olmayan insanlar da benim Yahudi olduğumu biliyorlar. Yani hani kimliğimi saklamak zorunda hissetmiyorum bu durumda.

Yani, ama kimliğini saklamanın gerekli olduğu yerler olduğunu düşünüyorum İstanbul’da. Yani belli bir merkezin dışına çıktığın zaman, yani şehir merkezinin dışına çıktığın zaman Yahudi olduğunu çok fazla söylememen gerekiyor.

Bunu mesela Türkiye’ye gelen turistlere de söylüyorum. Hani buralarda dolaşıyorsanız sorun yok, Sultanahmet’te şurada burada Ortaköy’de, Etiler’de, Ulus’da… Ama ne zaman ki çıkarsanız biraz dışarı, biraz gizlilik iyidir. Çok fazla söylememek iyidir. Yani ben kendi hayatımda da bunu uygularım. Söylenecek yer var, söylenmeyecek yer var. Gizlenecek yer var, gizlenmeyecek yer var maalesef…

 Yahudi kimliğinin yaşanması ve aktarılması konularında eksiklikler/sorunlar var mıdır? Var olduğunu düşünüyorsanız bu sorunları kimler ve nasıl çözebilir?

Eksiklikler var, din konusunda. Duayla alakam yok ama sinagoga mecburen gidiyorum. Yahudi kimliğinin aktarılmasında eksiklikler var. Yahudiliği yansıtan hiçbir kültürel olay, eskisi gibi bugünkü Yahudi toplumuna aktarılmıyor. Sefarad sanatı, müziği aktarılmıyor. Çünkü yeni toplumun ilgisini çekmiyor. Benim zamanımda Yahudi kültürünün aktarılması amacıyla gençlik derneği vardı. Ben dernekten 21 yaşında çıktım. Biz çocuklar hep oradaydık. Bara falan gidilmezdi.

Şimdi yok öyle bir şey, derneklerde gençlik yok. İnsanları bir araya toplayamadığın için kültürü aktaramıyorsun. Yahudi tarihi öğretilirdi, film gösterilirdi, tiyatro, müzikaller yapılırdı. İbranice müzik dinletiliyordu. Şimdi bunu yapan genç yok. Gençlik algılamıyor artık. Bunları, ancak benim gibi 30’lu yaşların başındakiler yapmaya çalışıyor. Şimdiki gençler kimlikçi değil. Çünkü benim arkadaşlarım hep dernekten idi. Cumadan girerdim, Pazartesi çıkardım oradan. O yüzden hep orada zaman geçiriyorduk. Bunlar; Yıldırım, Dostluk, Göztepe Gençlik idi.

Ama bu derneklerde Türkiye’de yaşayan Yahudi toplumunun tarihi anlatılmaz. Derneklerde din anlatılır. Yani din tarihi anlatılır, az bir şey İsrail tarihi anlatılır, Yahudi tarihi anlatılır. Yani Türkiye’de yaşayan Yahudilerin tarihi anlatılmaz. Yani onu söylüyorum sana, derneklerde bile ‘cızz aman ha’ konusudur bu. Anlatabildim mi? Yani ben bu kadar toplumun içindeyim, bana Varlık Vergisi dersen sana söyleyebileceğim 3. cümle yok belki, 2 cümleden fazla konuşamam. Erzurum Aşkale biliyorum bir, insanların taş kırmaya gönderilmesini falan biliyorum bir.

2003 patlamalarının da çok çok büyük etkisi oldu gençliğin dağılmasında. Ve o zamandan sonra çoğu şey değişti. Yani 2003 patlamaları Yahudi toplumunda bir dönüm noktası oldu. Gençlerin birbirinden kopmasına sebep oldu diyebilirim.

Ladino dilini konuşuyor musunuz? Yahudi edebiyatından eserler okuyor musunuz? Yahudi tarihi ve dünyadaki Yahudi toplulukları hakkında okuyor, film, belgesel izliyor musunuz? Türkçe, İngilizce, Fransızca vs. dillerde yazan Yahudi yazarları takip ediyor musunuz? Yahudi müziği dinliyor musunuz (kimler, türler) ?

Hayır, konuşmuyorum, hepsine hayır şu an.

Yahudi kurumlarının kültürel faaliyetlerine katılıyor musunuz? Sizce bu faaliyetler gençlere hitap ediyor mu? Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

Bazen katılıyorum. Hayır, bu faaliyetler gençlere hitap etmiyor. Gençlere hitap eden faaliyet yapmıyorlar çünkü gençlere bu faaliyetlerin hitap etmeyeceğini de biliyorlar aslında.

Yahudi eğitim kurumlarında eğitim gördünüz mü? (Bunlardan birinde öğrenim görmemiş olsanız bile) bu kurumların Yahudiler arasındaki ilişki ve Yahudi kimliğinin aktarılmasında oynadığı rol hakkında ne düşünüyorsanız?

Hayır, Yahudi eğitim kurumunda eğitim görmedim. En azından deneklerde artık olmayan bir ilişki var orda. Musevi arkadaşın oluyor bu okulda. En azından biraz İbranice öğreniyorsun burada. Yani Yahudiliğe tutunma şansın daha çok artıyor.

Sizin için Sinagog neyi temsil ediyor? Sizce Yahudi dini kurumlarının ve faaliyetlerinin Türkiye’de Yahudi kimliğinin yaşatılmasındaki rolü nedir?

Dini kurum işte. Yahudi kimliğinin yaşatılmasında çok başarılı olduklarını söyleyemem. %10 başarılı oluyorlarsa %9’u bu dini kurumlar ve faaliyetlerinin rolü var. Çünkü diğer kültürel dernekler bütün yetkinliklerini kaybettiler.

500 yıl, 500. Yıl Vakfı ve müzesi hakkında düşünceleriniz nedir?

Yani, Türkiye’de yaşayan özellikle bizim gençler, kendilerini çok Türk hissederler. Hiçbiri ben Türk değilim demez. Türkiye’den kaçmak isteyenler olabilir. Ama hiçbiri ben Türk değilim demez. Onun için biz gayet Türküz. Sordukları zaman da ‘kardeşim biz sizden daha fazla Türküz’ diyebiliyoruz. ‘Biz sizden daha eskiyiz bu memlekette’ diyebiliyoruz.

Yani benim 500 senedir bütün akrabalarım Türkiye doğumlu, Türkiye’de yaşarken sokakta yürüyen 100 insanın 90’ının bir yerden Balkanlara, bir yerden ne bileyim yok Kafkaslara çıkışı var. Benim öyle bir şeyim yok. Biz 500 sene evvel Türkiye’ye gelmişiz, o zamanki Osmanlı’ya gelmişiz ve o zamandan beri buradayız. Bir yere gitmemişiz.

500. Yıl Vakfının müzesi başarılı bir müze. Bizim geleneklerimizi yansıtıyor. Takip etmedim vakfı çok fazla. Çünkü zaten ben tarihi idealize etmeyi tasvip etmem.

e-mail: [email protected]