Arşiv Haberler

“Kutsal savaş tanımı vatan müdafaasına yaraşır”

500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi tarafından düzenlenen “Çanakkale Savaşı, 1. Dünya Savaşı ve Osmanlı Yahudileri” sergisi, TBMM Mustafa Necati Kültür Evi’nde açıldı.

944885_458361217705068_6652312432662963425_n

Serginin açılışında Rav İsak Haleva önce Ankara’daki saldırı nedeniyle taziyesini paylaştı ardındansa serginin önemine vurgu yaptı.

“Eski bir askerin sözlerini hatırlıyorum şimdi:
“Özgürlükleri için savaş vermiş olanlar, harp etmekten nefret ederler” diyordu.
Bir din adamı olarak “nefret” sözcüğünü belki de hiç kullanmamam, mümkünse hiç kullandırmamam da gerekir ama doğrusu “konu harp etmekten nefret etme” olunca, şu “nefret” sözcüğünü kutsayasım, başımın üstünde taşıyasım geliyor.
Bana göre savaş; dünyamıza ve insanlığa dair her ne varsa hepsinin acımasızca kıyımı, kırımı anlamına geliyor.
Kazananı olmayan kaybedeni de tüm insanlık olan bir dram.
Bir de “Kutsal Savaş” deyimi vardır ki, yine bir din adamı olarak kutsallıkla Savaşın yan yana getirilmesindeki anlamı kavramakta bir ölçüde zorlandığımı itiraf ederim.
Bana göre “Kutsal savaş”; olsa olsa vatan müdafaası için verilen savaşa yaraşır, hatta belki de sadece buna yaraşır bir tanım olsa gerektir.
Konuyu bugün açılışı yapılan sergimize getirmek istiyorum:
Tabii öncelikle bu girişimi gerçekleştiren kardeşlerime takdir ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Bizleri bizlerle yüzleştirme ortamı hazırlamış bulunuyorlar bence.
Birinci Dünya savaşı dediğimiz; dünyamızın o güne kadar görüp görebileceği en tahripkâr savaşı sırasında, bilebildiğim kadarıyla en mükemmel, hatta bir ölçüdeefsanevi diyebileceğimiz savunma savaşı “Çanakkale Muharebeleri”ni seriyorlar gözlerimiz önüne yüzyılın gerisine giderek.
Geçmişin yanlışlarından geleceğe ilişkin doğruları süzmek için olsa gerek.
“Çanakkale Muharebeleri” o savaşın doğası gereği hemen her ırktan, her dinden, her ulustan her rütbede on binlerce askerin, yani insanın, kıyasıya vuruştuğu ve canalıp can verdiği olayın adı olarak aklımın bir köşesine takılı kalmış bulunuyor.
Bu muharebelerin askeri tarafı konunun uzmanlarını alakadar ediyor olmalı.
Beni alakadar eden tarafı ise adına insan dediğimiz hemcinslerimizin can kaybı.
Her dinden, her ulustan, her inançtan, her renktenyaşları, durumları ve bu savaş hakkındaki duyguları ne olursa olsun, sayıları kaç olursa olsun can veren insanlar.
Aradan bir asır da geçmiş olsa aziz hatıraları önünde saygıyla eğilmemiz ve her ne zaman olursa olsun ruhlarını taziz etmemiz gereken insanlar.
Vatan savunması için can vermiş askerler, bir tanıma göre şehit düşmüş bir kısmının ismini bilebilmediğimiz, bilemediğimiz insan kardeşlerimiz.
Hiçbir ayırım yapmadan aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, ruhlarının selameti için hepimizin Tanrısı Yüce Yaratan’a içtenlikle yakarıyorum.
Ve nihayet; dinimizin o en bilinen yakarılarından biriyle sözlerime son vermek istiyorum:
“Yüceliklerinden barış ve esenlik üreten Ulu Tanrım.
Hepimiz için barış ve esenlik bağışlasın.” Amin”

“OSMANLI YAHUDİ ASKERLERİ HER CEPHEDE YER ALDI”

Hahambaşı müşaviri Metin Delevi de konuşmasına Ankara’daki saldırı nedeniyle taziye mesajı ile başladı ardındansa Mustafa Kemal Atatürk’ün 2 Şubat 1923’teki şu sözlerine atfıta bulundu: “Unsur-u hâkim olan Türklerle tevhid-i mukadderat (kader birliği) etmiş sadık bazı unsurlarımız vardır ki, bilhassa Museviler, bu millete ve bu vatana sadakatlerini ispat ettiklerinden, şimdiye kadar müreffehen imrar-ı hayat (hayat sürmek) etmişler ve bundan böyle de refah ve saadet içinde yaşayacaklardır.”

Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet döneminde de benzer ifadeler olsa da zaman içinde bunların unutulabildiğini belirten Delevi, serginin Yahudi toplumunun Çanakkale ağırlıklı olmak üzere en zor günlerinde vatanlarına nasıl hizmet ettiğini gösteren çok sayıda örnekten bir tanesini yansıttığını ifade etti. Hazırlık dönemi 2 yıl süren serginin 5 ana bölümünü anlattı:

“İlk bölüm, 1893 yılında Musevi Toplumunun da askere alınması için Sultan 2. Abdülhamid’e gönderilen dilekçe ile başlıyor. Aynı bölümde, Balkan ve Trablusgarp savaşları esnasında Yahudi toplumunun savaşlarla ilgili görüşlerini basın ve Yahudi halk ezgileri aracılığıyla yansıtıyoruz.

İkinci bölümü Çanakkale Savaşlarına ayırdık. Bu bölümde savaşa katılanları ve şehit düşenleri ön plana çıkardık.

Üçüncü bölümde ise ilginç bir olaydan, Balkan Harbi esnasında çok sayıda Alman Yahudi gencin Osmanlı Konsolosluğuna gönüllü olarak Osmanlı saflarında savaşa katılmak için başvurmalarından esinlendik. Bu bölümde başka ülkelerdeki Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu’na yaptıkları desteklerden örnekleri sergiledik.

Dördüncü bölümün adı “herkes kendi vatanı için”. Yahudiler vatandaşı oldukları ülkelerin ordularında görev aldıkları için elbette birçok savaşta karşı karşıya geldiler. Aynı adı, hatta soyadını taşıyanlar birbirleriyle çarpıştı, birçoğu hayatını kaybetti.

Beşinci bölümde ise, Osmanlı Yahudi askerlerin, Sarıkamış’tan Çanakkale’ye hatta Galiçya’ya kadar her cephede yer aldıklarını ve vatanları uğruna hayatlarını verdiklerini görebiliyoruz.

Humayun ve Bahriye hastanesinde görev yapan Koramiral İlya Kohen. Bahriye Sıhhiye Müfettişi Koramiral İsak Molho, Selanik’te operasyon reisi Korgeneral Jak Nisim, Selanikli Albay İlyas Bey Modyano, Üsküplü Yarbay İsak Bey Levi, Deniz Hastanesi Baş Eczacısı Binbaşı Jak Bey Yeruşalmi, 1877-1878 Rus Harbi’nde Gazi Osman Paşa’nın hizmetinde bulunan Binbaşı Avram Bey Galimidi, Bahriye Yüzbaşısı Sami Bey Günsberg, Ertuğrul Fırkateyni şehidi tabip Yusuf Bey Gabay gibi birçok askeri bağrından çıkartan Yahudi toplumunu tekrar hatırlatmak, tüm şehitleri tekrar anmak istedik.”

“YAHUDİ VATANDAŞLARIMIZ TOPLUMUMUZUN AYRILMAZ PARÇASI”

TBMM Başkanvekili Ahmet Aydın ise Çanakkale Savaşlarının Osmanlı vatandaşlarının kader birliği yaptığı bir dayanışmanın hikayesi olduğunu söyledi ve şöyle devam etti: “Kuşkusuz vatanları için hiç düşünmeden ölüme giden Osmanlı vatandaşları arasında, Cumhuriyetimizin kuruluşunda da önemli görevler üstlenen ve bugün de toplumumuzun ayrılmaz bir parçası olan Yahudi vatandaşlarımız da bulunmaktaydı. Henüz lise çağından başlayarak Çanakkale’ye giden gönüllüler arasında, Türk Yahudisi gençler de yer almıştır. Bu gençlerin gösterdikleri vatanseverlik, fedakarlık ve geride bıraktıkları kıymetli hatıraları hiçbir zaman unutulmayacaktır.”

TBMM Başkanvekili TBMM Başkanvekili Aydın, bugünse nefret söyleminden Yahudilerin de etkilendiğini belirtti, “Çok sınırlı sayıda çevreden de olsa kendilerine bu ülkenin evladı olmadıkları yönünde ithamlarda bulunma cüretini gösterebildiğini esefle müşahede etmekteyiz.” dedi ve ekledi: “Bu, tarih boyunca Anadolu topraklarında Müslümanlarla omuz omuza huzur içinde yaşamış, Osmanlı dönemlerinden itibaren ülkemizin kuruluşunda ve kalkınmasında özveriyle çalışmış, tarihin her döneminde devletine sadakatle bağlı kalmış olan Türk Yahudilerine yapılan büyük bir haksızlıktır.”

Aydın, Osmanlı döneminde Yahudilerin sadece Çanakkale Savaşları’nda da yer almadığını, pek çok cephede de savaştığının altını çizdi: “Yahudi vatandaşlarımız Sarıkamış’ta, Kurtuluş Savaşı’nda savaşmış, Anadolu’nun işgalinin şiddet ve üzüntü dolu günlerinde, İstanbul’da, Bursa’da, Ege’de, Güneydoğu Anadolu’da işgal altındaki tüm kent ve ilçelerde devlete bağlılıklarından ödün vermemiş ve işgalcilerle işbirliğini reddetmişlerdir. Nitekim Sarıkamış faciasında donarak hayatını kaybeden doktorlar arasında Türk Yahudisi doktorların da bulunduğu bilinmektedir. Yahudi doktorlarımızın isimleri, Sarıkamış’ta donarak hayatını kaybetmiş tüm doktorlarımız anısına Erzurum Çakmak Askeri Hastanesi önüne dikilmiş bir anıtla birlikte tarihe kazınmıştır. Yine, 1919’da İzmir’in işgalinin gerçekleşmesinin hemen öncesinde, Kordonboyu’nda bulunan bir otelde asılı olan Türk bayrağı indirilerek yerine asılan Yunan bayrağına en sert tepkiyi veren kişi de, tüm tehditleri göze alarak Yunan bayrağını indiren Bergamalı bir Türk Yahudisi olan Nesim Navarro olmuştur.”

Serginin kader birliğini vurgulaması açısından önemli olduğunu ifade eden TBMM Başkanvekiili, sözlerini ise şöyle bitirdi: “Çanakkale Savaşları ile Birinci Dünya Savaşı sırasında hayatını kaybeden Türk Yahudileri ile tüm Osmanlı vatandaşlarını hürmet ve şükranla anıyorum.”