Afedersin Antisemit Arşiv

Basında antisemitizm örnekleri: “Haddini bil Yahudi”

yahudi

Kaynak: nefretsoylemi.org

Yeni Konya gazetesinde “Haddini bil Yahudi” başlığıyla yer alan haberde, İsrail Cumhurbaşkanı Rivlin’in Mescid-i Aksa’da ibadet etmek isteyen Yahudi yerleşimcilerin Filistinliler tarafından protesto edilmesi üzerine çıkan olayları değerlendirdiği sözleri aktarılıyor. Gazetenin birinci sayfasında haberin içeriğinde geçmediği halde “Haddini bil Yahudi” ifadesi tırnak içine alınarak başlığa taşınıyor, haberin bulunduğu esas sayfada ise aynı başlık bu sefer tırnak işareti olmadan kullanılıyor. Böylece İsrail Cumhurbaşkanı’nın sözlerine yönelik eleştiri, Cumhurbaşkanı’nın şahsında bir dini kimlik vurgulanarak yapılıyor; bu nedenle başlık, Yahudileri hedef alan tehditkâr bir söylem barındırıyor. Aynı zamanda, haberin devamında “Yahudi yerleşimciler ve İsrailli yetkililer zaman zaman Aksa Külliyesi içerisine de girerek cami cemaatini ve eğitim gören öğrencileri taciz ediyor” sözleriyle kaynağı belirtilmeyen bir iddia üzerinden Yahudi kimliği ‘tehdit unsuru’ olarak hedef gösteriliyor ve düşmanlaştırılıyor.

“Yahudi ve Hristiyanlardan daha saygısız Aleviler”

alevi

Kaynak: nefretsoylemi.org

Ercan Arslan “Salyangoz satmanın dayanılmaz hafifliği!” başlıklı yazısında, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın, Arslan’ın daha önceki bir yazısının Alevilere yönelik doğrudan hedef gösterme ve nefret söylemi ifadeleri barındırdığına dair, yaptığı basın açıklamasına kendi köşesinden yanıt veriyor. Arslan, Ramazan ayında düzenlenen kahvaltı etkinliği nedeniyle, hem vakfı hem de Alevi toplumunu “Çevrenizdeki oruçlu Müslümanlara saygı duymayan sizlersiniz.” sözleriyle suçluyor. Suçlamalarına devam ederken, “Yahudi ve Hıristiyanların bile yapmadığı saygısızlığı yapan sizlersiniz.” sözüyle, üstü kapalı bir biçimde Yahudi ve Hristiyanların İslam dinine “saygısızlık” yapmalarının normal olduğunu öne sürüyor; böylece, Yahudi ve Hristiyan kimliklerine yönelik mevcut olumsuz önyargıları pekiştiriyor. Aynı ötekileştirici söylem, “Ramazanda Rumlar ve Ermeniler bile kardeşlik adına iftar programları yaparken, siz Ramazanda kahvaltı veriyorsanız, bunun adı provokasyondur!” sözleriyle Rum ve Ermeni etnik kimlikleri için de tekrarlanıyor. Bu cümlelerde, bahsi geçen etnik ve dini kimliklere yönelik doğrudan olumsuz ifadeler yokmuş gibi gözükse de, tekrarlanan “bile” ifadesi ile bu kimliklere yönelik negatif bir algı yeniden dolaşıma sokuluyor. Yazar, sonuç olarak bu ifadelerle çeşitli dini ve etnik kimlikleri son derece muğlak bir şekilde ‘İslam dinine yönelik düşmanlık’ çatısı altında konumlandırırken, başka bir dini kimlik olan Alevilik için de düşmanlaştırıcı ve hedef gösterici bir söylem üretiyor.